8 Haziran 2012 Cuma

MUHARREF TEVRATIN İÇİNDE GİZLENEN HAK KİTAP

Muharref Tevrat’ın İçindeki Güzel ve Hikmetli Açıklamaları, İmanın Nuru ile Görmek
Tevrat, Allah’ın Hz. Musa’ya vahyettiği mübarek bir kitaptır. Allah, bir Kuran ayetinde Tevrat’ın “nur” olarak indirildiğini bildirmektedir:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi)… (Maide Suresi, 44)
En’am Suresi’nde ise Hz. Musa’ya indirilen kitabın, “hidayet ve rahmet” olduğu şöyle bildirilmektedir:
Sonra Biz Musa’ya iyilik yapanların üzerinde (nimetimizi) tamamlamak herşeyi ayrı ayrı açıklamak ve bir hidayet ve rahmet olarak Kitabı verdik. Umulur ki, Rablerine kavuşacaklarına inanırlar. (En’am Suresi, 154)
Ayrıca Kuran’da Musa’ya vahyedilen kitabın, insanlara “yol gösterici” kılındığı (Secde Suresi, 23); “bir rehber ve bir rahmet” olduğu (Ahkaf Suresi, 12); onları “karanlıklardan nura çıkarması” için indirildiği (İbrahim Suresi, 5); “Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet” olduğu (A’raf Suresi, 154) ve bu kitapta “herşeyden bir öğüt ve herşeyin yeterli bir açıklaması” olduğu (A’raf Suresi, 145) bildirilmektedir.
Günümüzdeki Tevrat, Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleri ile birlikte incelendiğinde, içinde hak dine ait pek çok konunun korunduğu, birçok güzel ve hikmetli açıklamalar içerdiği görülür. Allah’ın birliği, Allah korkusu, Allah sevgisi, Allah’a itaat ve teslimiyet, şükür ve dua, iman çoşkusu ve sevinci, yeniden diriliş, kıyamet günü gibi inanç esaslarının, muharref Tevrat’ın içinde, dağınık da olsa yer aldığı görülmektedir. Ayrıca günümüzdeki Tevrat’ta adalet, şefkat, merhamet, alçakgönüllülük gibi ahlaki değerlerle birlikte, hırsızlık yapmamak, zinadan sakınmak, hile yapmamak, faizle para kullanmamak, domuz eti yememek gibi hak dine ait pek çok hükümle de karşılaşılmaktadır.
Ancak Tevrat, yine Kuran’da bildirildiği üzere, sonradan tahrif edilmiş ve içine insan sözleri katılarak, hak kitap olma özelliğini kaybetmiştir. Bu nedenle bugün elimizdeki Tevrat, “muharref (tahrif edilmiş) Tevrat”tır. Tevrat’ın değişikliğe, bozulmaya uğradığı, Kuran’da şu ayetlerle bildirilmektedir:
Kimi Yahudiler, kelimeleri ‘konuldukları yerlerden’ saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: “Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve ‘Raina’ bizi güt, bize bak” derler. Eğer onlar: “İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ‘Bizi gözet’ deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar. (Nisa Suresi, 46)
Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı. (Bakara Suresi, 75)
Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. (Maide Suresi, 13)
Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “İnandık” diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, “Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının” derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah’ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır. Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide Suresi, 41-42)
Al-i İmran Suresi’nde ise, Allah “Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?” (Al-i İmran Suresi, 71) diye buyurmaktadır. Bir başka Kuran ayetinde Yüce Rabbimiz, İsrailoğulları’nı Tevrat’la ilgili şöyle uyarmaktadır:
“… Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” (Maide Suresi, 44)
Ayetlerde de haber verildiği gibi, Tevrat’ta hak olduğuna hüsnü zan ettiğimiz kısımların yanı sıra, çok önemli bozulmalar da mevcuttur. Ahiret inancı dinin bir gereği olduğu halde, bu inanca ait izahların çoğu çıkarılmış; hatta bunu reddeden ifadeler konmuş (Vaiz, 9:5-6; Vaiz, 1:4); Peygamberlere ilişkin iftira mahiyetinde ifadeler eklenmiş (Hoşea, 12:3; Yaratılış, 32:28; Yeremya, 23:14; Yasa’nın Tekrarı, 18:20, 22); hepsinden ötesi her türlü eksiklikten münezzeh Yüce Rabbimiz’in Zatına yönelik sapkın anlatımlara (Yaratılış, 2:2; Mısır’dan Çıkış, 34:14; Yaratılış, 5:1, Yeşaya, 51:9; Mezmurlar, 74:23; Yeşaya, 63:9; Yeremya, 31:9; 2. Krallar, 17:17-18) ve buna benzer batıl inanış ve açıklamalara yer verilmiştir (Allah’ı tenzih ediriz). Tevrat’ın indirildiği İsrailoğulları kavmi arasında, Hz. Musa’nın önderliğindeyken bile, Allah’ın hükümlerine uymayan, Hz. Musa’ya başkaldıranlar olmuştur. Bazı İsrailoğulları’nın bu isyankarlıkları hem Kuran’da hem de Tevrat’ta detaylı olarak anlatılmaktadır. Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:
De ki: “Ey Kitap Ehli, haksız yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve tutku)larına uymayın.” İsrailoğulları’ndan inkar edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. Yapmakta oldukları münker(çirkin iş)lerden birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi! Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır. Eğer Allah’a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır. (Maide Suresi, 77-81)
En’am Suresi’nin 91. ayetinde ise Rabbimiz, İsrailoğulları’nın Hz. Musa’ya indirilen kitabın çoğunu göz ardı ettiklerini şöyle bildirmektedir:
Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle Allah’ı kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” De ki: “Allah.” Sonra onları bırak içine ‘daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar. (En’am Suresi, 91)
Allah’ın hikmeti olarak Tevrat’ta da, Hz. Musa’nın kavmi için kendisinin ardından Tevrat hükümlerini bozacaklarını düşündüğü ve kitabı korumaya alma ihtiyacı hissettiği anlatılmaktadır:
Musa Yasa’nın sözlerini eksiksiz olarak kitaba yazmayı bitirince, Rab’bin Antlaşma Sandığı’nı taşıyan Levililer’e şu buyruğu verdi: “Bu Yasa Kitabı’nı alın, Allah’ınız Rab’bin Antlaşma Sandığı’nın yanına koyun. Orada size karşı bir tanık olarak kalsın. Çünkü sizin başkaldıran, dikbaşlı kişiler olduğunuzu biliyorum. Bugün ben sağken, aranızdayken bile Rab’be karşı geliyorsunuz; ölümümden sonra daha ne kadar çok başkaldıracaksınız. Oymaklarınızın bütün ileri gelenlerini, görevlilerinizi bana getirin. Bu sözleri onlara duyuracağım. Yeri göğü onlara karşı tanık tutacağım. Ölümümden sonra büsbütün yozlaşacağınızı, size buyurduğum yoldan sapacağınızı biliyorum. Son günlerde kötülüklerle karşılaşacaksınız. Çünkü Rab’bin gözünde kötü olanı yapacak ve yaptıklarınızla O’nu öfkelendireceksiniz.” (Yasa’nın Tekrarı; 31:24-29)
Hemen belirtmek gerekir ki, söz konusu kimseler Hz. Musa’nın tebliğ ettiği hak dini kabul etmemiş, bu nedenle dejenere etmeye yeltenmiş samimiyetsiz ve menfaatperest kişilerdir. Bunun yanında kuşkusuz samimi şekilde Allah’a inanan ve Rabbimiz’e kulluk etmeye çalışan pek çok dindar Yahudi, haham ve diğer din adamları da tarih boyunca Yahudilik içinde var olmuştur. Allah Kuran’da bu samimi, güzel ahlaklı Yahudileri şöyle haber vermektedir:
Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah’a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah’a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah’ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)
Tevrat’ın bozulan bu kısımları, şeytanın müdahelesinin, etkisinin hissedildiği bölümlerdir. Bunlar temizlendiğinde, geriye şeytani müdahaleye uğramamış kısımlar kalmaktadır. Bu da, Muharref Tevrat’taki değiştirilmiş, sonradan eklenmiş bölümler dikkatlice ayrıldığında, gerçek Tevrat’a ulaşılacağı anlamına gelir. (En doğrusunu Allah bilir.) Bu ayrılmış kısımlar, okunduğunda kalbe şifa olan, ruha nur ve ferahlık veren sözlerdir. Maide Suresi’nin 44. ayetinde bildirildiği gibi “hidayet ve nur” olan kısımlardır. Okumakta olduğunuz bu kitapta yer alan Tevrat izahları da, sadece Kuran ayetlerine ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetine uygun kısımlardır, hikmetli güzel öğütlerdir.
Tevrat’ta Ahiret İnancının Olmaması, Muharref Bir Kitap Olduğunun Göstergesidir
Ahiret inancı dinin temelidir ve imanın esaslarındandır; ahirete iman olmadan din olmaz, imtihan ortamı kalmaz, iyilerle kötüler bir olur. Bu da Allah’ın dünyayı eksiklikleriyle, geçici olarak yaratma amacına ve Rabbimiz’in sonsuz adaletine aykırıdır. İlahi adaletin gerçekleşmesi, iyilerle kötülerin ayrılması, herkesin hak ettiği karşılığı alması ahirette gerçekleşecektir. Dünya hayatı geçici olarak kaldığımız bir imtihan yeridir. Kimsenin bu dünyada yaptıkları yanına kalmayacaktır. Allah ahirette adaletini tecelli ettirecek ve hiç kimse “hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar bile haksızlığa uğratılmayacak”tır. (İsra Suresi, 71) Bu Allah’ın İlahi adaletinin gereğidir.
Bir kimsenin dünyada her türlü ahlaksızlığı yapıp, hayatının ölümle sona ermesi; yaptıklarının karşılığını almaması; Allah’ın İlahlık vasfına uygun değildir. Müminler ahirete kesin bir bilgiyle iman eder ve Allah’ın rızasını kazanmak, Allah’ın azabından korunmak için ümit ve korku arasında, dünya hayatlarının son anına kadar gayret ederler. Kuran’da Allah müminlerin ahirete inançlarını şöyle bildirmektedir:
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. (Bakara Suresi, 3-5)
Allah Kitap Ehli olan Musevilerden muttaki olanların da, ahiret gününe iman ettiklerini şöyle bildirmektedir:
…  Kitap Ehli’nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.” (Al-i İmran Suresi, 113-115)
İnkarcılarla iman edenlerin arasının ayrılacağı, Allah’a imanda samimi olanlarla sahtekarların ortaya çıkacağı ahiret hayatının varlığı, Tevrat’ın ve İncil’in Rabbimiz’in Katından indirildiği hak hallerinde ve Kuran’da yer almaktadır. Bu gerçek Kuran’da, Tevbe Suresi’nin 111. ayetinde şöyle bildirilmektedir:
Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda mücadele ederler, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur. (Tevbe Suresi, 111)
Kuran’da yüzlerce ayette ahiret hayatı ve kıyamet gününe yönelik bilgi varken; Tevrat’ta böylesine hayati, dinin temeli olan bir konuda neredeyse hiç net bir anlatım yoktur. Hatta bundan dolayı bir kısım Yahudi mezhepleri, kendilerince ahiretin olmadığına inanmaktadırlar. Tevrat’ta ahiretle ilgili olan çok az sayıdaki açıklama ise, ancak Kuran ayetleri ile birlikte düşünüldüğünde kastedilen anlaşılmaktadır. Tevrat’ın hak olarak korunmadığının en önemli göstergelerinden biri, ahiret inancının çıkarılıp, onun yerine dünyanın sonsuza kadar süreceği, hayatın ölümle sona ereceğine yönelik sapkın izahların eklenmiş olmasıdır. (Vaiz, 9:5-6; Vaiz, 1:4) Bu tür eklemeleri yapanlar, dünyevi çıkarlarına uymayan kısımları değiştirenler, sahtekar, imansız kişilerdir. Bu tahrif olan kısımlar, muhtemelen o devrin dinsizlerinin, ahlaksızlıklarına ve menfaatlerine mazeret oluşturma girişimleridir.
Nitekim Tevrat’ta da “sahte” peygamberlerden çok kereler bahsedilmekte; onların Allah adına yalan söyledikleri bildirilmektedir:
Peygamber de kahin de Allah’sız; tapınağımda bile kötülüklerini gördüm” diyor Rab. “Yeruşalim peygamberleri arasında şu korkunç şeyi gördüm: Zina ediyorlar, yalan peşindeler. Kötülük edenleri güçlendirdiklerinden, kimse kötülüğünden dönmüyor.” Bu nedenle herşeye egemen Rab peygamberler için şöyle diyor: “. Allah’sızlığın bütün ülkeye yayılmasına neden oldular.” Herşeye egemen Rab diyor ki, “Size peygamberlik eden peygamberlerin dediklerine kulak asmayın, onlar sizi aldatıyor. Rab’bin ağzından çıkanları değil, kendi hayal ettikleri görüşleri anlatıyorlar. Beni küçümseyenlere sürekli, ‘Rab diyor ki: Size esenlik olacak!’ diyorlar. Yüreklerinin inatçılığı doğrultusunda davrananlara, ‘Başınıza felaket gelmeyecek’ diyorlar. Bu peygamberleri ben göndermedim, ama çabucak ortaya çıktılar. Onlara hiç seslenmedim, yine de peygamberlik ettiler. “Adımla yalancı peygamberlik edenlerin ne dediklerini duydum. Kafalarından uydurdukları hileleri aktaran bu yalancı peygamberler ne zamana dek sürdürecekler bunu?… İşte bunun için sözlerimi birbirlerinden çalan peygamberlere karşıyım” diyor Rab. “Evet, kendi sözlerini söyleyip, ‘Rab böyle diyor diyen peygamberlere karşıyım” diyor Rab. “Ben onları ne gönderdim, ne de atadım. Bu halka hiç mi hiç yararları yok” diyor Rab. Bundan böyle, ‘Rab’bin bildirisi’ lafını ağzınıza almayacaksınız. Herkesin sözü kendi bildirisi olacak. Herşeye Egemen Rab’bin. sözlerini çarpıtıyorsunuz siz. (Yeremya, 23:11-36)
Tevrat’ta bahsi geçen ve Allah adına yalan söyleyen sahte din adamları, Allah’a karşı gelenlere yaptıklarından dolayı başlarına birşey gelmeyeceğini söylemektedirler. Bu da Allah adına yalan söyleyenlerin, ahiret inancını kendilerince ortadan kaldırmaya yönelik sahtekarlıklarıdır.
Kuran, muharref Tevrat’taki tüm bu eksikleri gideren, içindeki hak izahları tasdikleyen, Tevrat’ın içindeki yanlışlıkları açıklayan ve ortadan kaldıran bir kitap olarak indirilmiştir. Böylece anlaşmazlığa düşülen konular açıklığa kavuşmuş; sonradan eklenen batıl ve sapkın inançlar temizlenmiştir. Dolayısıyla Tevrat’ın Kuran’la mutabık, Kuran’ın tasdik ettiği, doğruladığı kısımları gerçek Tevrat’a ait hak izahlardır. Allah Kuran’ın bu yönünü şu ayetlerde haber vermektedir:
Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah’ın laneti kafirlerin üzerinedir. (Bakara Suresi, 89)
Onlara: “Allah’ın indirdiklerine iman edin” denildiğinde: “Biz, bize indirilene iman ederiz” derler ve ondan sonra olan (Kur’an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur’an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: “Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” (Bakara Suresi, 91)
Hz. Mehdi Muharref Tevrat’ın İçinden Hak Tevrat’ı Çıkaracaktır
Peygamberimiz (sav) ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi’nin Tevrat’ı açıklayacağını bildirmektedir. Allah’ın izniyle Tevrat’ın tahrif olmuş kısımlarından arındırılmış, Kuran’a uygun kısımlarının ortaya çıkarılması, Hz. Mehdi’nin geliş alametlerinden biridir. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bu konu şöyle yer almaktadır:
- Cabir b. Yezid el-Co’fi, İmam Muhammed Bakır-dan rivayet ediyor:
… Mehdi’nin Mehdi diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; gizli bir işe doğru yönlendirilecek, Tevrat ve diğer Semavi kitapları Antakya’da bir mağaradan çıkartacak ve Yahudiler arasında Tevrat’la, Hıristiyanlar arasında İncil’le hükmedecektir.
Harun b. Maruf; Zamra b. Rabia’dan, Abdullah b. Şevzeb’den rivayet ediyor:
Kuşkusuz ki, Mehdi, Mehdi diye adlandırılmıştır. Çünkü O, Şam dağlarından bir dağa doğru hidayet olunur (yönlendirilir) “Tevrat” kitaplarını oradan çıkartır ve onlara dayanarak Yahudilerle münazara (bir konu üzerinde yapılan tartışma) eder ve (sonuçta) bir grup Yahudi O’nun eliyle Müslüman olur.
Muhammed b. Ali es-Sülemi, İmam Muhammed Bakır’dan rivayet ediyor:
Mehdi’nin Mehdi diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; gizli bir işe doğru yönlendirilecek, halkın gönlünde olan şeylere hiyadet olacak… Tevrat’ı Antakya’da bir mağaradan çıkartarak…
“Ona Mehdi denilmesinin nedeni, Şam’da bulunan dağlardan birine yönelmesidir. Oradan (gerçek) Tevrat kitaplarını çıkaracak, Yahudilere karşı delil getirecektir.” (Suyuti, el-Havi li’l Feteva, II. 81)
Hadiste Hz. Mehdi’nin “Şam dağlarından bir dağa doğru yöneleceği” bildirilmektedir. Şam, ahir zaman hadislerindeki anlatımlarda “uzak bir yer, Mekke ve Medine’ye uzak olan” anlamını da taşımaktadır. Bu benzetme düşünüldüğünde, Tevrat’ın kutsal şehirlerden uzakta bir yerde ortaya çıkarılacağı anlaşılmaktadır. Zaman zaman hadiste bildirilen ifadelerin düz anlamı düşünülerek, mağaralarda Tevrat arandığı da olmaktadır. Ancak “Gerçek Tevrat”, asıl olarak günümüzdeki Tevrat’ın içinde saklıdır. Elbette ki Tevrat’ın hak halinin bulunması için mağaralara da bakılabilir; fakat kastedilenin, en emin yer olan, bizzat Tevrat’ın kendi içi olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Mehdi de insanların gözünden gizlenmiş, saklanmış gerçek Tevrat’ı, muharref Tevrat’ın içinden çıkaracaktır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Ünlü Yahudi alimi İbn-i Meymun (Maimonides), Tevrat’taki Yasaların açıklaması olan kitabında, Mehdi’nin (onların tanımlamasıyla Mesih’in) özelliklerinden birini şöyle açıklamaktadır:
… Onun (Mehdi’nin) döneminde (Tevrat’ın) tüm yasaları önceden olduğu gibi eski haline getirilecek… (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11:4)
Yahudiler de ahir zamanda gelecek Mehdi’nin, yeryüzünü Allah’a imanla dolduracağına (Yeşaya, 11:9), Allah’tan ilim ve hikmetle hareket edeceğine (Yeşaya, 11:2) ve Tevrat’taki Allah’ın emirlerinin Musa dönemindeki gibi uygulanacağına inanmaktadırlar. Günümüzde dindar Yahudiler, gelişini şevkle ve umutla bekledikleri Hz. Mehdi’nin, Tevrat’ı açıklayacağına ve anlaşmazlık konusu olan soruları cevaplayacağına da inanmaktadırlar.
Nitekim hadislerde de Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi’nin Yahudilere Tevrat’la hükmedeceğini haber vermektedir. Buna Kuran’da da işaret edilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Allah Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e şöyle bildirmektedir:
Tevrat indirilmeden evvel İsrail’in kendine haram kıldıklarından başka İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki: “Şu halde eğer doğruysanız Tevrat’ı getirin de onu okuyun”. (Al-i İmran Suresi, 93)
Elinizdeki bu kitap da, Hz. Mehdi’nin gelişine zemin hazırlamak niyetiyle düzenlenmiş, naçizane bir çabadır. Hz. Mehdi müjdesini bekleyen ve onun gelişine hazırlık yapan Müslümanların, Peygamberimiz (sav)’in hadisleri ve Kuran ışığında Tevrat’tan bozulmadığına kanaat getirdiğimiz izahları bilmeleri ayrı bir güzellik olacaktır.
Elbette ki Müslümanlar, sadece Kuran’a uymakla yükümlüdür. Fakat Tevrat’tan Allah’ın sözleri olduğuna hüsn-ü zan ettiğimiz kısımlar üzerinde düşünebilir; bunlardan öğüt alabilir ve hikmetinden faydalanabilirler. Allah’ın izniyle bu kitap da, Müslümanların iman derinliğine bir vesile, dindar Yahudilerden samimiyet içinde yanlış izahlara uyanlar için de bir uyarı ve hatırlatma olacaktır.

TEVRATTA AHİRETE İMAN

Tevrat’ta Yeniden Diriliş
Yeryüzü toprağında uyuyanların birçoğu uyanacak: Kimisi sonsuz yaşama, kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek. (Daniel, 12:2)
“Mezarlarınızı açıp sizi çıkardığım zaman, Benim Rab olduğumu anlayacaksın… Ruhumu içinize koyacağım, canlanacaksınız…” böyle diyor Rab. (Hezekiel, 37:13-14)
… Senin ölülerin yaşayacak, bedenleri dirilecek. Ey sizler, toprak altında yatanlar, uyanın, ezgiler söyleyin… toprak ölülerini yaşama kavuşturacak. (Yeşaya, 26:19)
Ya Rab, beni ölüler diyarından çıkardın, yaşam verdin bana, ölüm çukuruna düşürmedin. (Mezmurlar, 30:3)
“Sana gelince, ey Daniel, son gelinceye dek yoluna devam et. Rahatına kavuşacak ve günlerin sonunda payına düşen mirası almak için uyanacaksın.” (Daniel, 12:13)
Tevrat’ta Kıyamet Günü
Kalabalıklar, yargı vadisini dolduran nice kalabalıklar… Yargı vadisinde Rab’bin günü yaklaştı. Güneş ve Ay kararıyor, yıldızların parıltısı görünmez oluyor. Gök ve yer sarsılacak. (Yoel, 3:14-16)
Göklerde ve yeryüzünde, kan, ateş ve duman sütunlarından belirtiler göstereceğim. Rab’bin büyük ve korkunç günü gelmeden önce Güneş kararacak, Ay kan rengine dönecek… (Yoel, 2:30-31)
Yeryüzü önlerinde sarsılıyor, gökyüzü titriyor; Güneş ve Ay kararıyor, yıldızların parıltısı görünmez oluyor. Rab’bin o büyük günü ne korkunçtur! O güne kim dayanabilir? (Yoel, 2:10-11)
Ölüleri dışarı atılacak… Bütün gök cisimleri küçülecek, gökler bir tomar gibi dürülecek; gök cisimleri, asma yaprağı, incir yaprağı gibi dökülecek. (Yeşaya, 34:3-4)
Rab’bin büyük günü yakındır, yakındır ve çok çabuk geliyor, Rab gününün sesi! Yiğit orada acı acı bağırır. O gün gazap günüdür, sıkıntı ve darlık günü, harabiyet ve viranlık günü, karanlık ve karaltı günü, bulutlar ve koyu karanlık günü, Rab diyor ki, “İnsanları öyle bir felakete uğratacağım ki, körler gibi, nereye gittiklerini göremeyecekler. Çünkü Bana karşı günah işlediler. Rab’bin öfke gününde, altınları da gümüşleri de onları kurtaramayacak.” (Sefanya, 1:14-18)
Ah o gün! çünkü Rab’bin günü yakın ve herşeye kadir olan tarafından bir yıkım gibi geliyor. (Yoel, 1:15)
Ülkede yaşayan herkes korkudan titresin. Çünkü Rab’bin günü çok yaklaştı, geliyor. (Yoel, 2:1)
Rab’bin günü yakındır. Herşeye Gücü Yeten’in göndereceği yıkım gibi geliyor o gün. Bu yüzden ellerde derman kalmayacak, her yürek eriyecek. Herkesi dehşet saracak, hepsi acı ve ıstırap içinde boğulacak, doğuran kadın gibi kıvranacak, şaşkın şaşkın birbirlerine bakacaklar; yüzleri kızaracak. İşte Rab’bin acımasız günü geliyor. Ülkeyi viraneye çevirip içindeki günahkârları ortadan kaldıracağı gazap ve kızgın öfke dolu gün geliyor. Gökteki yıldızlarla takımyıldızlar ışımayacak, doğan Güneş kararacak, Ay ışığını vermez olacak. Rab diyor ki, “Kötülüğünden ötürü dünyayı, suçlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım. Kibirlilerin küstahlığını sona erdirecek, zalimlerin gururunu kıracağım.” (Yeşaya, 13:6-11)
Herşeye egemen Rab diyor ki, “İşte o gün geliyor, fırın gibi yanıyor. Kendini beğenmişlerle kötülük yapanlar samandan farksız olacak; o gün hepsini yakacak. Onlarda ne kök, ne dal bırakılacak.” (Malaki, 4:1)
Rab kalkıp yeryüzünü sarsmaya başlayınca, insanlar O’nun dehşetinden ve yüce görkeminden kaçmak için kayalık mağaralara, yeraltı kovuklarına saklanacaklar. (Yeşaya, 2:19)
O gün aydınlık değil, karanlık olacak. Nasıl ki, biri aslanın önünden kaçar da karşısına ayı çıkar, evine döner, elini duvara dayar da elini yılan sokar. Rab’bin günü aydınlık değil, karanlık olmayacak mı? Hem de zifiri karanlık, bir parıltı bile yok. (Amos, 5:18-20)
Her vadi yükseltilecek, her dağ, her tepe alçaltılacak. Böylelikle engebeler düzleştirilecek, sarp yerler ovaya dönüştürülecek. O zaman Rab’bin yüceliği görünecek, bütün insanlar hep birlikte onu görecek. Bunu söyleyen Rab’dir.” (Yeşaya, 40:4-5)
Rab uzaktaki ulusları bir sancak işaretiyle, dünyanın en uzağındakileri ıslık sesiyle çağıracak; hızla, hemen gelecekler… Karaya bakan biri karanlık ve sıkıntı görecek. Işık karanlık bulutlarla kaplanacak. (Yeşaya, 5:26, 30)
Tevrat’ta Hesap Günü
Kalabalıklar, yargı vadisini dolduran nice kalabalıklarYargı vadisinde Rab’bin günü yaklaştı. (Yoel, 3:14)
Sen, ey saygısız (Allah’ın hükümlerine uymayan)… günün yaklaştı, sonunda yargı günün geldi. (Hezekiel, 21:25)
Alçakgönüllü yükseltilecek, gururlu alçaltılacak. (Hezekiel, 21:25-26)
Çünkü bütün milletler için Rab’bin günü yakındır; sen nasıl ettinse, sana öyle edilecek; işlediğinin karşılığı kendi başına dönecek. (Ovadya, 1:15)
Kötüler böyle değil, rüzgarın savurduğu saman çöpüne benzerler. Bu yüzden yargılanınca aklanamaz, doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar. Çünkü Rab doğruların yolunu gözetir, kötülerin yolu ise ölüme götürür. (Mezmurlar, 1:4-6)
Adil yargılarıyla Rab Kendisi’ni gösterdi, kötüler kendi kurdukları tuzağa düştü. Kötüler ölüler diyarına (cehenneme) gidecek, Allah’ı unutan bütün uluslar… (Mezmurlar, 9:16-17)
Doğru kişiye iyilik göreceğini söyleyin. Çünkü iyiliklerinin meyvesini yiyecek. Vay kötülerin haline! Kötülük görecek, yaptıklarının karşılığını alacaklar. (Yeşaya, 3:10-11)
Onların günü yaklaştı, sonunda yargı günleri geldi. (Hezekiel, 21:29)
… Peygamberlerinin uyardığı gibi, cezalandırılacakları gün geldi çattı. Şaşkınlık içindeler şimdi. (Eyüp, 7:4)
Rab’bin büyük günü yaklaştı, yaklaştı ve çabucak geliyor. Dinleyin, Rab’bin gününde en yiğit asker bile acı acı feryat edecek. Azap günü o gün! Acı ve sıkıntı, yıkım ve felaket, zifiri karanlık bir gün olacak, bulutlu, koyu karanlık bir gün… Körler gibi, nereye gittiklerini göremeyecekler… Rab’bin azap gününde, altınları da gümüşleri de onları kurtaramayacak. (Sefenya, 1:14-18)
Tevrat’ta Cehennem
(Tevrat’ta geçen ölüler diyarı ifadeleri cehennem anlamında kullanılmaktadır.)
… Dinsizleri titreme aldı: “Herşeyi yiyip bitiren ateşin yanında hangimiz oturabilir? Sonsuza dek sönmeyecek alevin yanında hangimiz yaşayabilir?” diye soruyorlar. (Yeşaya, 33:14)
Dönüşü olmayan yere gitmeden önce, karanlık ve ölüm gölgesi diyarına, zifiri karanlık diyarına, ölüm gölgesi, kargaşa diyarına, aydınlığın karanlığı andırdığı yere (cehenneme). (Eyüp 10:21-22)
… Kimisi sonsuz yaşama (cennete), kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek. (Daniel, 12:3)
Kuraklık ve sıcağın eriyen karı alıp götürdüğü gibi ölüler diyarı (cehennem) da günahlıları alıp götürür. (Eyüp, 24:19)
Bir bulutun dağılıp gitmesi gibi, ölüler diyarına (cehennem) inen bir daha çıkmaz. (Eyüp, 7:9)
Ölüm ve yıkım diyarı insana doymaz… (Süleyman’ın Özdeyişleri, 27:20)
Çünkü bana sevgin büyüktür, canımı ölüler diyarının (cehennemin) derinliklerinden Sen kurtardın. (Mezmurlar, 86:13)
Onlara yüz çevireceğim… ateş onları yine de yakıp yok edecek… (Hezekiel, 15:6)
… Size karşı azabım ateş gibi tutuşup ölüler diyarının(cehennemin) derinliklerine dek yanacak… (Yasa’nın Tekrarı, 32:22)
Bu yüzden doymak bilmeyen ölüler diyarı ağzını ardına kadar açtı… Hepsi alçaltılacak; dize getirilecek, küstah bakışları alçaltılacak. (Yeşaya, 5:14-15)
… Diri diri ölüler diyarına (cehenneme) insinler; çünkü içleri ve evleri kötülük dolu. (Mezmurlar, 55:15)
Rab öldürür de diriltir de, ölüler diyarına (cehenneme) indirir ve çıkarır. (1. Samuel, 2:6)
Sahip oldukları herşeyle birlikte diri diri ölüler diyarına (cehenneme) indiler… (Çölde Sayım, 16:33)
‘Yeter’ demeyen dört şey vardır: Ölüler diyarı (cehennem) … (Süleyman’ın Özdeyişleri, 30:15-16)
Budalaların yolu, onların sözünü onaylayanların sonu budur. Sürü gibi ölüler diyarına (cehenneme) sürülecekler. ölüler diyarı onlara konut olacak. Ama Allah beni ölüler diyarının (cehennemin) pençesinden kurtaracak ve yanına (cennetine) alacak. (Mezmurlar, 49:13-15)
Ancak ölüler diyarına, ölüm çukurunun (cehennemin) dibine indirilmiş bulunuyorsun. Seni görenler bakıp bakıp şöyle düşünecekler: “Dünyayı sarsan, ülkeleri titreten, yeryüzünü çöle çeviren, kentleri yerle bir eden, tutsakları evlerine salıvermeyen adam bu mu?” (Yeşaya 14:15-17)
Suçu yalanla örülmüş iplerle, günahı araba urganıyla çekenlerin vay haline!… Kötüye iyi, iyiye kötü diyenlerin, karanlığı ışık, ışığı karanlık yerine koyanların, acıya tatlı, tatlıya acı diyenlerin vay haline! Kendilerini bilge görenlerin, akıllı sananların vay haline! Şarap içmekten korkmayanların, içkileri karıştırıp içmekten çekinmeyenlerin, rüşvet uğruna kötüyü haklı çıkaranların, haklıların hakkını elinden alanların vay haline! Alev alev yanan ateş, samanı nasıl yiyip bitirirse, kuru ot alevin içinde nasıl birden tutuşup yok olursa, onlar da kökten çürüyüp gidecek, çiçekleri toz gibi havaya savrulacak. Çünkü Herşeye Egemen Rab’bin Yasası’nı reddettiler… (Yeşaya, 5:18-24)
… Ya Rab, Sana sesleniyorum; kötüler utansın, ölüler diyarında (cehennemde) sesleri kesilsin. (Mezmurlar, 31:17)
Rab, ölüm ve yıkım diyarında (cehennemde) olup biteni bilir… (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:11)
Rab diyor ki, “… Soluğunuz sizi yiyip bitiren bir ateş olacak. Halklar yanıp kül olacak, kesilip yakılan dikenli çalı gibi olacak.” (Yeşaya, 33:10-12)
… Elçilerinizi ta uzaklara gönderdiniz, ölüler diyarına (cehenneme) dek alçalttınız kendinizi._ (Yeşaya, 57:9)
… Sen beni ölüler diyarına (cehenneme) terk etmezsin, sadık kulunun çürümesine izin vermezsin. (Mezmurlar, 16:10)
Ama kötüler yıkıma uğrayacak; Rab’bin düşmanları kır çiçekleri gibi kuruyup gidecek, duman gibi dağılıp yok olacak. (Mezmurlar, 37:20)
Ama başkaldıranlarla günahlılar birlikte yıkıma uğrayacaklar… (Yeşaya, 1:28)
Kötülük edenlere kızıp üzülme, onlara özenme. Çünkü kötülerin geleceği yok, çırası sönecek onların. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 24:19-20)
Rab sadık kullarının adımlarını korur, ama kötüler karanlıkta susturulur. Çünkü güçle zafere ulaşamaz insan. (1. Samuel, 2:9)
Ama kötüler çalkalanan deniz gibidir, o deniz ki, rahat duramaz, suları çamur ve pislik savurur. “Kötülere esenlik yoktur” diyor Allah’ım. (Yeşaya, 57:20-21)
Allah’ımız Rab yaptıkları kötülüğü kendi başlarına getirecek, kötülükleri yüzünden köklerini kurutacak, evet, köklerini kurutacak. (Mezmurlar, 94: 23)
Tevrat’ta Cennet
(Tevrat’ta geçen sonsuz yaşam ve yaşam diyarı ifadeleri cennet anlamında kullanılmaktadır.)
Kimisi sonsuz yaşama, kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek. Bilgeler gökkubbe gibi, birçoklarını doğruluğa döndürenler yıldızlar gibi sonsuza dek parlayacaklar. (Daniel, 12:2-3)
Sağduyulu kişi yukarıya, yaşama giden yoldadır, bu da ölüler diyarına inmesini önler. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:24)
Yaşam diyarında Rab’bin iyiliğini göreceğimden kuşkum yok. (Mezmurlar, 27:13)
Yaşayanların diyarında, Rab’bin huzurunda yürüyeceğim. (Mezmurlar, 116:9)
… Çünkü insan sonsuzluk evine gidecek… Toprak geldiği yere dönmeden, ruh onu veren Allah’a dönmeden, seni yaratanı anımsa. (Vaiz, 12:5-7)
Ama doğru yolda yürüyüp doğru dürüst konuşan, zorbalıkla edinilen kazancı reddeden, elini rüşvetten uzak tutan, kan dökenlerin telkinlerine kulak vermeyen, kötülük görmeye dayanamayan, yükseklerde oturacak; uçurumun başındaki kaleler onun korunağı olacak, ekmeği sağlanacak, hiç susuz kalmayacak. (Yeşaya, 33:15-16)
O gün… kendileri için seçtiğim en güzel ülkeye, süt ve bal akan ülkeye götüreceğime söz verdim. (Hezekiel, 20:6)
“Kötüler yıkılır ve yok olurlar; fakat salihlerin evi durur…” (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:7)
Ey Allah… öncülük et bana sonsuz yaşam yolunda! (Mezmurlar, 139:24)
O gün diyecekler ki, “İşte Allah’ımız budur; O’na umut bağlamıştık, bizi kurtardı, Rab O’dur, O’na umut bağlamıştık, O’nun kurtarışıyla sevinip coşalım.” (Yeşaya, Bap 25:9)
Salihin semeresi hayat ağacıdır.” (Süleyman’ın Özdeyişleri, 11:30)
Hz. Adem ve cennet bahçesi:
Rab Allah doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu. (Yaratılış, 2:8)
… Rab Yahve şöyle diyor: “Kusursuzlukta örnek biriydin, bilgeliğin ve güzelliğin eksiksizdi. Sen Allah’ın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeşim, laciverttaşı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.” (Hezekiel, 28:12)
Böylece Rab Allah, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesinden çıkardı... (Yaratılış, 3:23)

TEVRATTA ALLAH KORKUSU

Allah Kuran’da Müslümanların, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e ve ondan önce gönderilmiş olan tüm peygamberlere ve bu peygamberlere indirilenlere iman ettiklerini bildirmektedir. Bakara Suresi’nin 4. ayetinde Rabbimiz Müslümanlar için “Onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler…” buyurmaktadır.
Kuran’da bildirildiği gibi İncil, Tevrat, Zebur ve Hz. İbrahim’in sayfaları geçmişte yaşamış olan peygamberlere indirilmiş kitaplardır. Bu kitapların bir kısmı yok olmuş, bir kısmı da tahrif olmuş veya değiştirilmiştir. Fakat buna rağmen içlerinde, hak dine ait birçok gerçek ve doğru izah yer almaktadır. Müslümanlar bu kitapları Kuran’a ve sünnete göre değerlendirip, ayetlere ve hadislere uygun olan izahların doğru olduğuna hüsn-ü zan ederler. Dolayısıyla, Kuran’a uygun, sünnete mutabık Tevrat ve İncil izahları Müslümanların istifade edebilecekleri izahlardır. Ancak temel şart, bu izahların Kuran ayetlerine ve hadislere uygun olmasıdır.
Allah bu kitapların, gönderildikleri toplumlarda insanlar için yol gösterici olduklarını bildirmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
O, sana Kitabı hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti. Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler… (Al-i İmran Suresi, 3-4)
Bir diğer ayette Tevrat için şu şekilde bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)… (Maide Suresi, 44)
Okumakta olduğunuz bu kitapta da, Tevrat’ta yer alan izahlardan bozulmuş, dejenere edilmiş kısımlar ele alınmamış, sadece Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerine uygun izahlar kullanılmıştır.
Ancak yine de Tevrat’taki Allah’ın Zatına yönelik bazı teşbihli (benzetmeli) anlatım şekilleri, Kuran’daki üsluptan farklılık göstermektedir. Yüce Rabbimiz her türlü eksiklikten münezzehtir ve O’nun hiçbir benzeri yoktur. Bu bakımdan, bir kısım Tevrat pasajlarına şerh (açıklama) eklemiştir.

TEVRATTA ALLAH SEVGİSİ



Allah Kuran’da Müslümanların, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e ve ondan önce gönderilmiş olan tüm peygamberlere ve bu peygamberlere indirilenlere iman ettiklerini bildirmektedir. Bakara Suresi’nin 4. ayetinde Rabbimiz Müslümanlar için “Onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler…” buyurmaktadır.
Kuran’da bildirildiği gibi İncil, Tevrat, Zebur ve Hz. İbrahim’in sayfaları geçmişte yaşamış olan peygamberlere indirilmiş kitaplardır. Bu kitapların bir kısmı yok olmuş, bir kısmı da tahrif olmuş veya değiştirilmiştir. Fakat buna rağmen içlerinde, hak dine ait birçok gerçek ve doğru izah yer almaktadır. Müslümanlar bu kitapları Kuran’a ve sünnete göre değerlendirip, ayetlere ve hadislere uygun olan izahların doğru olduğuna hüsn-ü zan ederler. Dolayısıyla, Kuran’a uygun, sünnete mutabık Tevrat ve İncil izahları Müslümanların istifade edebilecekleri izahlardır. Ancak temel şart, bu izahların Kuran ayetlerine ve hadislere uygun olmasıdır.
Allah bu kitapların, gönderildikleri toplumlarda insanlar için yol gösterici olduklarını bildirmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
O, sana Kitabı hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti. Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler… (Al-i İmran Suresi, 3-4)
Bir diğer ayette Tevrat için şu şekilde bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)… (Maide Suresi, 44)
Okumakta olduğunuz bu kitapta da, Tevrat’ta yer alan izahlardan bozulmuş, dejenere edilmiş kısımlar ele alınmamış, sadece Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerine uygun izahlar kullanılmıştır.
Ancak yine de Tevrat’taki Allah’ın Zatına yönelik bazı teşbihli (benzetmeli) anlatım şekilleri, Kuran’daki üsluptan farklılık göstermektedir. Yüce Rabbimiz her türlü eksiklikten münezzehtir ve O’nun hiçbir benzeri yoktur. Bu bakımdan, bir kısım Tevrat pasajlarına şerh (açıklama) eklemiştir.

TEVRATTA ALLAH’A YAKINLIK VE İMAN DERİNLİGİ

Allah Kuran’da Müslümanların, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e ve ondan önce gönderilmiş olan tüm peygamberlere ve bu peygamberlere indirilenlere iman ettiklerini bildirmektedir. Bakara Suresi’nin 4. ayetinde Rabbimiz Müslümanlar için “Onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler…” buyurmaktadır.
Kuran’da bildirildiği gibi İncil, Tevrat, Zebur ve Hz. İbrahim’in sayfaları geçmişte yaşamış olan peygamberlere indirilmiş kitaplardır. Bu kitapların bir kısmı yok olmuş, bir kısmı da tahrif olmuş veya değiştirilmiştir. Fakat buna rağmen içlerinde, hak dine ait birçok gerçek ve doğru izah yer almaktadır. Müslümanlar bu kitapları Kuran’a ve sünnete göre değerlendirip, ayetlere ve hadislere uygun olan izahların doğru olduğuna hüsn-ü zan ederler. Dolayısıyla, Kuran’a uygun, sünnete mutabık Tevrat ve İncil izahları Müslümanların istifade edebilecekleri izahlardır. Ancak temel şart, bu izahların Kuran ayetlerine ve hadislere uygun olmasıdır.
Allah bu kitapların, gönderildikleri toplumlarda insanlar için yol gösterici olduklarını bildirmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
O, sana Kitabı hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti. Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler… (Al-i İmran Suresi, 3-4)
Bir diğer ayette Tevrat için şu şekilde bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)… (Maide Suresi, 44)
Okumakta olduğunuz bu kitapta da, Tevrat’ta yer alan izahlardan bozulmuş, dejenere edilmiş kısımlar ele alınmamış, sadece Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerine uygun izahlar kullanılmıştır.
Ancak yine de Tevrat’taki Allah’ın Zatına yönelik bazı teşbihli (benzetmeli) anlatım şekilleri, Kuran’daki üsluptan farklılık göstermektedir. Yüce Rabbimiz her türlü eksiklikten münezzehtir ve O’nun hiçbir benzeri yoktur. Bu bakımdan, bir kısım Tevrat pasajlarına şerh (açıklama) eklemiştir.

TEVRATTA ALLAH’I ANMAK VE GÜZEL SÖZ SÖYLEMENİN ÖNEMİ

Tevrat’ta Allah’ı Anmak
Yaptığın her işte Rab’bi an, O senin yolunu düze çıkarır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 3:6)
Yasa Kitabı’nda yazılanları dilinden düşürme. Tümünü özenle yerine getirmek için gece gündüz onu düşün. O zaman başarılı olacak ve amacına ulaşacaksın. (Yeşu, 1:8)
Bu sözlerimi aklınızda ve yüreğinizde tutun… Onları çocuklarınıza öğretin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. (Yasa’nın Tekrarı, 11:18-19)
Ağzımdan Sana övgü eksilmez, gün boyu yüceliğini anarım. (Mezmurlar, 71:8)
Gece adını anarım, ya Rab, Yasa’na uyarım. (Mezmurlar, 119:55)
Her zaman Rab’be övgüler sunacağım, övgüsü dilimden düşmeyecek. Rab’le övünürüm. Benimle birlikte Rab’bin büyüklüğünü duyurun, adını birlikte yüceltelim. (Mezmurlar, 31: 1-3)
… Rab’bin Yasası hep ağzınızda olsun. Çünkü Rab güçlü eliyle sizi Mısır’dan çıkardı. (Mısır’dan Çıkış, 13:9)
Allah’ın sözü size çok yakındır; uymanız için ağzınızda ve yüreğinizdedir. (Yasa’nın Tekrarı, 30:14)
Benimle birlikte Rab’bin büyüklüğünü duyurun, adını birlikte yüceltelim. (Mezmurlar, 34:3)
O gün diyeceksiniz ki, “Rab’be şükredin, O’na yakarın, halklara duyurun yaptıklarını, adının yüce olduğunu duyurun! Rab’be ezgiler söyleyin, çünkü görkemli işler yaptı. Bütün dünya bilsin bunu. (Yeşaya, 12:4-5)
Ey bütün halklar, Rab’bi övün, Rab’bin gücünü, yüceliğini övün. (1. Tarihler, 16:28)
Ey Allah, beni kurtaran Allah, dilim Senin kurtarışını İlahilerle övsün. Ya Rab, aç dudaklarımı, ağzım Senin övgülerini duyursun. (Mezmurlar, 51:14-15)
Rab’bin ruhu benim aracılığımla konuşuyor, sözü dilimin ucundadır. (2. Samuel, 23:2)
Bense gücün için sabah ezgiler söyleyecek, sevgini sevinçle dile getireceğim. Çünkü Sen bana kale, sıkıntılı günümde sığınak oldun. Gücüm Sensin, Seni İlahilerle öveceğim; çünkü kalem, beni seven Allah Sensin. (Mezmurlar, 59:16-17)
Ağzımla Ona yakardım, övgüsü dilimden düşmedi. (Mezmurlar, 66:17)
Seni İlahilerle överken, dudaklarımla, varlığımla sevincimi dile getireceğim, çünkü Sen beni kurtardın. Dilim gün boyu Senin zaferinden söz edecek... (Mezmurlar, 71:23-24)
… Şöyle desinler sürekli: “Kulunun esenliğinden hoşlanan Rab yücelsin!” O zaman gün boyu adaletin, övgülerin dilimden düşmeyecek. (Mezmurlar, 35:27-28)
Sözlerimi yüreğinde saklarsan mutlu olursun, onlar hep hazır olsun dudaklarında. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 22:18)
Senin sevgin yaşamdan iyidir; bu yüzden dudaklarım Seni yüceltir. Ömrümce Sana övgüler sunacağım, Senin adınla ellerimi kaldıracağım… Ağzım Sana övgüler sunacak. (Mezmurlar, 63:3-5)
Ağzından çıkan bütün hükümleri dudaklarımla yineliyorum. Sevinç duyuyorum öğütlerini izlerken, sanki benim oluyor bütün hazineler… Dudaklarımdan övgüler aksın, çünkü bana kurallarını öğretiyorsun. Dilimde sözün ezgilere dönüşsün, çünkü bütün buyrukların doğrudur. (Mezmurlar, 119:13-14, 171-172)
Bu Yasa’yı onlara okuyacaksınız. Halkı -erkekleri, kadınları, çocukları ve kentlerinizde yaşayan yabancıları- toplayın. Öyle ki, herkes duyup öğrensin, Allah’ınız Rab’den korksun. Bu Yasa’nın bütün sözlerine uymaya dikkat etsin. Yasa’yı bilmeyen çocuklar da duysunlar… Allah’ınız Rab’den korkmayı öğrensinler. (Yasa’nın Tekrarı, 31:11-13)
. Sonsuza dek şükredeceğiz Sana, kuşaklar boyunca övgülerini dilimizden düşürmeyeceğiz. (Mezmurlar, 79:13)
Rab diyor ki, “… Üzerindeki ruhum, ağzına koyduğum sözler, şimdiden sonsuza dek senin, çocuklarının, torunlarının ağzından düşmeyecek.” (Yeşaya, 59:20-21)
Bugün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza benimsetin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. (Yasa’nın Tekrarı, 6:5-7)
Tevrat’ta Doğru Söz Söylemek
Doğrunun ağzından bilgelik akar, dilinden adalet damlar.  Allah’ının Yasası yüreğindedir, ayakları kaymaz. (Mezmurlar, 37:30-31)
Kim yaşamdan zevk almak, iyi günler görmek istiyorsa, dilini kötülükten, dudaklarını yalandan uzak tutsun. (Mezmurlar, 34:12-13)
Yapmanız gerekenler şunlardır: Birbirinize doğruyu söyleyin… Yalan yere ant içmekten tiksinin…” Böyle diyor Rab. (Zekeriya, 8:16-17)
Dürüst tanık doğruyu söyler, yalancı tanıksa hile solur… Gerçek sözler sonsuza dek kalıcıdır, oysa yalanın ömrü bir anlıktır. Kötülük tasarlayanın yüreği hileci, barışı öğütleyenin yüreğiyse sevinçlidir. Doğru kişiye hiç zarar gelmez, kötünün başıysa beladan kurtulmaz. Rab yalancı dudaklardan iğrenir, ama gerçeğe uyanlardan hoşnut kalır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:17-22)
Doğru kişinin ağzı yaşam pınarıdır, kötülerse zorbalıklarını sözle gizlerler. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 10:11)
Doğru kişinin ağzı bilgelik üretir, sapkın dilse kesilir. Doğru kişinin dudakları söylenecek sözü bilir, kötünün ağzındansa sapkın sözler çıkar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 10:31-32)
Doğru kişi yalandan nefret eder, kötünün sözleriyse iğrençtir, yüzkarasıdır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 13:5)
Karar verdim: “Adımlarıma dikkat edeceğim, dilimi günahtan sakınacağım; karşımda kötü biri oldukça, ağzıma gem vuracağım.” (Mezmurlar, 39:1)
Doğru öğüt ağzındaydı. Dudaklarında hile yoktu. Benimle esenlik ve doğruluk içinde yürüdü. Birçoklarını da suç yolundan döndürdü. (Malaki, 2:6)
… Ağzımı doğruları söylemek için açarım. Ağzım gerçeği duyurur, çünkü dudaklarım kötülükten iğrenir. Ağzımdan çıkan her söz doğrudur, yoktur eğri ya da sapmış olanı. Apaçıktır hepsi anlayana; bilgiye erişen, doğruluğunu bilir onların. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 8:6-9)
Ağzında yalanla dolaşan kişi, soysuz ve fesatçıdır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 6:12)
Güvenilir tanık yalan söylemez, yalancı tanıksa yalan solur. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 14:5)
Yalandan zevk alırlar. Ağızlarıyla hayır dua ederken, içlerinden lanet okurlar. (Mezmurlar, 62:4)
… Yüreği nefret dolu kişi sözleriyle niyetini gizlemeye çalışır, ama içi hile doludur. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 26:23-24)
İçimde yaşam belirtisi olduğu sürece, Allah’ın soluğu burnumda olduğu sürece, ağzımdan kötü söz çıkmayacak, dilimden yalan dökülmeyecek. (Eyüp, 27:3-4)
Niçin kötülüğünle böbürlenirsin, ey kabadayı, Allah’ın sadık kullarına karşı bütün gün dilin yıkım tasarlar. Keskin ustura gibi, ey hilekar. İyilikten çok kötülüğü, doğru konuşmaktan çok yalanı seversin. Seni hileli dil seni! Her yıkıcı sözü seversin. Ama Allah seni sonsuza dek yıkacak… Yaşam diyarından kökünü sökecek. (Mezmurlar, 52:1-5)
Sussun o yalancı dudaklar; doğru insana karşı gururla, tepeden bakarak, küçümseyerek konuşan dudaklar. (Mezmurlar, 31:18)
Ağzından kötülük ve yalan akar, akıllanmaktan, iyilik yapmaktan vazgeçmiş. (Mezmurlar, 36:3)
Başkasına karşı yalancı tanıklık eden topuz, kılıç ya da sivri ok gibidir… Kuzeyden esen rüzgar nasıl yağmur getirirse, iftiracı dil de öfkeli bakışlara yol açar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 25:18, 23)
Yalancı dil incittiği kişilerden nefret eder… (Süleyman’ın Özdeyişleri, 26:28)
Ya Rab, kurtar canımı yalancı dudaklardan, aldatıcı dillerden! (Mezmurlar, 120:1)
… Dudaklarınız yalan söyledi, diliniz kötülük mırıldanıyor. Adaletle dava açan, davasını dürüstçe savunan yok. Boş laflara güveniyor, yalan söylüyorlar. Fesada gebe kalıp kötülük doğuruyorlar. (Yeşaya, 59:3-4)
Dost dostu aldatıyor, kimse gerçeği söylemiyor. Dillerine yalan söylemeyi öğrettiler, suç işleye işleye yorgun düştüler… Dilleri öldürücü bir ok, hep aldatıyor. Komşusuna esenlik diliyor, ama içinden ona tuzak kuruyor. (Yeremya, 9:5, 8)
Ağzını kötülük için kullanıyor, dilini yalana koşuyorsun. (Mezmurlar, 50:19)
Onların ağzı yalan saçar, sağ ellerini kaldırır, yalan yere ant içerler. (Mezmurlar, 144:8)
Nefretini gizleyen kişinin dudakları yalancıdır. İftira yayan akılsızdır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 10:18)
Doğru kişinin dili saf gümüş gibidir, kötünün niyetleriyse değersizdir. Doğru kişinin sözleri birçoklarını besler, ahmaklarsa sağduyu yoksunluğundan ölür. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 10:20-21)
Dürüst yanıt gerçek dostluğun işaretidir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 24:26)
… Doğru yolda yürüyüp doğru, dürüst konuşan… yükseklerde oturacak; uçurumun başındaki kaleler onun korunağı olacak, ekmeği sağlanacak, hiç susuz kalmayacak. (Yeşaya, 33:15-16)
Yapmanız gerekenler şunlardır: Birbirinize doğruyu söyleyin… (Zekeriya, 8:16)
Tevrat’ta Hikmetli ve Özlü Konuşmak
Bilge kişinin ağzından çıkan sözler derin sular gibidir, bilgelik pınarı da coşkun bir akarsu. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 18:4)
Bilge yüreklilere akıllı denir, tatlı söz ikna gücünü artırır. Bilgenin aklı diline yön verir, dudaklarının ikna gücünü artırır… (Süleyman’ın Özdeyişleri, 16:21, 23)
Kral Süleyman dünyanın bütün krallarından daha zengin, daha bilgeydi. Allah’ın Süleyman’a verdiği bilgeliği dinlemek için bütün dünya onu görmek isterdi. (1. Krallar, 10:23-24)
Ahmak sinirlendiğini hemen belli eder… Düşünmeden söylenen sözler kılıç gibi keser, bilgelerin diliyse şifa verir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:16, 18)
İhtiyatlı kişi bilgisini kendine saklar, oysa akılsızın yüreği ahmaklığını ilan eder. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:23)
Ahmağın sözleri sırtına kötektir, ama bilgenin dudakları kendisini korur. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 14:3)
Bilgenin dili bilgiyi iyi kullanır, akılsızın ağzındansa ahmaklık akar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:2)
Bilgelerin dudakları bilgi yayar, ama akılsızların yüreği öyle değildir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:7)
Uygun yanıt sahibini mutlu eder, yerinde söylenen söz ne güzeldir! (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:23)
Akıllı kişinin dudaklarından bilgelik akar, ama sağduyudan yoksun olan sırtına kötek yer. Bilge kişi bilgi biriktirir, ahmağın ağzıysa onu yıkıma yaklaştırır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 10:13-14)
Başkasını küçük gören sağduyudan yoksundur, akıllı kişiyse dilini tutar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 11:12)
Bilgili kişi az konuşur, akıllı kişi sakin ruhludur. Çenesini tutup susan ahmak bile bilge ve akıllı sayılır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 17:27-28)
Geçimsiz kişi kendi çıkarı peşindedir, iyi öğüde hep karşı çıkar. Akılsız kişi bir şey anlamaktan çok kendi düşüncelerini açmaktan hoşlanır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 18:1-2)
Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 20:15)
(Erdemli kadının) ağzından bilgelik akar, dili iyilik öğütler. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 31:26)
Dilini tutan canını korur, ama boşboğazın sonu yıkımdır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 13:3)
Allah, Süleyman’a bilgelik, derin bir sezgi, kıyılardaki kum kadar anlayış verdi. Süleyman’ın bilgeliği, bütün doğuluların ve Mısırlılar’ın bilgeliğinden daha üstündü… Üç bin özdeyişi ve bin beş ezgisi vardı. Lübnan sedir ağacından, duvarlarda biten mercanköşk otuna kadar bütün ağaçlardan söz ettiği gibi, hayvanlar, kuşlar, sürüngenler ve balıklardan da söz edebiliyordu. Süleyman’ın bilgeliğini duyan dünyanın bütün kralları ona adamlarını gönderirdi. Bütün uluslardan insanlar gelir, Süleyman’ın bilgece sözlerini dinlerdi. (1. Krallar, 4:29-34)
Tevrat’ta Kötü Sözden Kaçınmak, Güzel Sözlü Olmak
Okşayıcı dil yaşam verir, çarpık dilse ruhu yaralar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:4)
Hoş sözler petek balı gibidir, cana tatlı ve bedene şifa. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 16:24)
Yumuşak yanıt gazabı yatıştırır, oysa yaralayıcı söz öfkeyi alevlendirir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:1)
Sabırla bir hükümdar bile ikna edilir, tatlı dil en güçlü direnci kırar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 25:15)
Kaygılı yürek insanı çökertir, ama güzel söz sevindirir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:25)
… Kararlıyım, ağzımdan kötü söz çıkmaz. (Mezmurlar, 17:3)
Ağzı lanet, hile ve zulüm dolu, dilinin altında kötülük ve fesat saklı. (Mezmurlar, 10:7)
Onlar yüreklerinde kötülük tasarlar, savaşı sürekli körükler, yılan gibi dillerini bilerler, engerek zehiri var dudaklarının altında. (Mezmurlar, 140:2-3)
Allah’sız kişi başkalarını ağzıyla yıkıma götürür, oysa doğrular bilgi sayesinde kurtulur… Dürüstlerin kutsamasıyla kent gelişir, ama kötülerin ağzı kenti yerle bir eder. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 11:9, 11)
Onlar dillerini kılıç gibi bilemiş, acı sözlerini ok gibi hedefe yöneltmişler, pusularından masum insanın üzerine atmak için. Ansızın vururlar, hiç çekinmeden. Dilleri yüzünden yıkıma uğrayacaklar... (Mezmurlar: 3-4, 8)
Doğru kişinin aklı yanıtını iyi tartar, kötünün ağzı kötülük saçar. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 15:28)
Kötü kişi fesat yüklü dudakları dinler, yalancı da yıkıcı dile kulak verir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 17:4)
Yüreklerine dokunacak güzel sözlerle onlara güven verdi. (Yaratılış, 50:21)
Yüreğimden güzel sözler taşıyor… Dilim usta bir yazarın kalemi gibi olsun. (Mezmurlar, 45:1)
Tevrat’ta İyiliğe Çağırmak, Kötülükten Men Etmek
Kardeşine yüreğinde nefret beslemeyeceksin. Komşun günah işlerse onu uyaracaksın. Yoksa sen de günah işlemiş olursun. (Levililer, 19:17)
Ağzından bilgelik akar, dili iyilik öğütler. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 31:26)
Doğru kişi arkadaşına da yol gösterir, kötünün tuttuğu yolsa kendini saptırır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:26)
Atalarınız gibi davranmayın! Önceki peygamberler, “Herşeye egemen Rab kötü yollarınızdan ve kötü uygulamalarınızdan dönün” diyor diyerek onları uyardılar. Ne var ki, onlar dinlemediler, bana aldırış etmediler… (Zekeriya, 1:4)
“Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın.” dedi. (Yaratılış, 19:7)
Beni dinle, sana öğüt vereyim. Allah seninle olsun… (Mısır’dan Çıkış, 18:19)
“… Hayır, kardeşlerim, rica ediyorum böyle bir kötülük yapmayın… böyle bir alçaklık yapmayın. adama bu kötülüğü yapmayın…” (Hakimler, 19:23-24)
Kötülük tasarlayanın yüreği hileci, barışı öğütleyenin yüreğiyse sevinçlidir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:20)
Bundan ötürü onları uyar, ey insanoğlu, onları uyar. (Hezekiel, 11:4)
Kalk… o büyük kente git ve halkı uyar… (Yunus, 1:1-2)
… Beni bırakıp başka ilahlara kulluk ettiler… Onları açıkça uyar… (1. Samuel, 8:8-9)
(Davut:) Kötülükten sakının, iyilik yapın; esenliği amaçlayın, ardınca gidin. (Mezmurlar, 34:14)
(Eyüp:) Ağzımdan çıkan sözlerle yüreklendirir, dudaklarımdan dökülen avutucu sözlerle yatıştırırdım sizi. (Eyüp, 16:5)
Tevrat’ta Boş Söz Söylemekten Kaçınmak
Her emek kazanç getirir, ama boş lakırdı yoksulluğa götürür. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 14:23)
…Keyfinize bakmayıp boş konulara dalmaz, o günü yüceltirseniz, Rab’den zevk alırsınız… (Yeşaya, 58:13-14)
Bilge kişi boş sözlerle yanıtlar , karnını doğu rüzgarıyla doldurur mu? Boş sözlerle tartışır, yararsız söylevler verir mi? (Eyüp, 15:2-3)
Bu yüzden egemen Rab şöyle diyor: “Söylediğiniz boş sözler, gördüğünüz yalan görüşlerden ötürü size karşıyım.” Böyle diyor egemen Rab. (Hezekiel, 13:8)
… Öyleyse ne diye boş boş konuşuyorsunuz? (Eyüp, 27:12)
… Boş laf ediyor, fesat topluyor içinde, sonra dışarı çıkıp fesadı yayıyor. (Mezmurlar, 41:6)
… Size uydurma görüşlerden, falcılıktan, boş şeylerden, akıllarından geçen hayallerden söz ediyorlar. (Yeremya, 14:14)
Boş laflarla beni nasıl avutursunuz? Yanıtlarınızdan çıkan tek sonuç yalandır. (Eyüp, 21:34)
Tevrat’ta Dedikodudan Kaçınmak
Huysuz kişi çekişmeyi körükler, dedikoducu can dostları ayırır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 16:28)
Odun bitince ateş söner, dedikoducu yok olunca kavga diner. Kor için kömür, ateş için odun neyse, çekişmeyi alevlendirmek için kavgacı da öyledir… (Süleyman’ın Özdeyişleri, 26:20-22)
Dedikoducu sır saklayamaz, bu nedenle ağzı gevşek olanla arkadaşlık etme. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 20:19
Dedikoducu sır saklayamaz, oysa güvenilir insan sırdaş olur. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 11:13)
Halkının arasında onu bunu çekiştirerek dolaşmayacaksın. Komşunun canına zarar vermeyeceksin. Rab Benim. (Levililer, 19:16)
Hepsi de çok dikbaşlı, onu bunu çekiştirerek dolaşan insanlardır, tunç kadar, demir kadar katıdırlar. Hepsi baştan çıkmıştır… Rab onları reddetti. (Yeremya, 6:28, 30)
Tevrat’ta Tavsiye Edilen Diğer Konuşma Şekilleri
Yarınla övünme, çünkü ne getireceğini bilemezsin. Seni kendi ağzın değil, başkaları övsün; kendi dudakların değil, yabancı övsün. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 27:1-2)
Artık büyük konuşmayın, ağzınızdan küstahça sözler çıkmasın. Çünkü Rab herşeyi bilen Allah’tır; O’dur davranışları tartan. (1. Samuel, 2:3)
Dinlemeden yanıt vermek ahmaklık ve utançtır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 18:13)
Sevgi isteyen kişi suçları bağışlar, olayı diline dolayansa can dostları ayırır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 17:9)
… Yaltaklanan ağızdan yıkım gelir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 26:28)
Akılsızın dudakları çekişmeye yol açar, ağzı da dayağı davet eder. Akılsızın ağzı kendisini mahveder, dudakları da canına tuzaktır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 18:6-7)
İnsan ağzının ürünüyle iyiliğe doyar, elinin emeğine göre de karşılığını alır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:14)
İyi insan ağzından çıkan sözler için ödüllendirilir, ama hainlerin soluduğu zorbalıktır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 13:2)
… Allah’ın huzurunda düşünmeyi engelliyorsun. Çünkü suçun ağzını kışkırtıyor, hilekarların diliyle konuşuyorsun. Kendi ağzın seni suçluyor, ben değil, dudakların sana karşı tanıklık ediyor. (Eyüp, 15:4-6)
Kötü kişinin günahlı sözleri kendisi için tuzaktır, ama doğru kişi sıkıntıyı atlatır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 12:13)
Sustursun Rab dalkavukların ağzını, büyüklenen dilleri. Onlar ki, “Dilimizle kazanırız, dudaklarımız emrimizde, kim bize efendilik edebilir?” derler. (Mezmurlar, 12:3)

TEVRATTA ALLAH’IN SIFATLARI

Tevrat’ta Allah’ın Birliği
Rab Benim, başkası yok, Benden başka Allah yok… doğudan batıya dek Benden başkası olmadığını herkes bilsin. Rab Benim, başkası yok. (Yeşaya 45:5-6)
Allah Benim, başkası yok. Allah Benim, benzerim yok. (Yeşaya, 46:9)
Sonunda dünyanın bütün ulusları bilsinler ki, tek Allah Rab’dir ve O’ndan başka Allah yoktur. (1. Krallar, 8:60)
Ey dünyanın dört bucağındakiler, Bana dönün, kurtulursunuz. Çünkü Allah Benim, başkası yok. (Yeşaya, 45:22)
Rab diyor ki, “… Allah yalnız sizinledir, başkası, başka Allah yok.” (Yeşaya, 45:14)
Allah’ımız Rab tek Rab’dir. (Yasa’nın Tekrarı, 6:4)
Ya Rab, eşsizdir işlerin.Yarattığın bütün uluslar gelip Sana tapınacaklar, ya Rab, adını yüceltecekler. Çünkü Sen ulusun, harikalar yaratırsın, Tek Allah Sensin. (Mezmurlar, 86:8-10)
Herşeye egemen Rab, bütün dünya krallıklarının tek        Allah’ı Sensin. Yeri, göğü Sen yarattın. (Yeşaya, 37:16)
bütün dünya krallıkları Senin tek Rab olduğunu anlasın. (Yeşaya, 37:20)
Sizi kurtaran, size rahimde biçim veren Rab diyor ki, “Herşeyi yaratan, gökleri yalnız başına geren, yeryüzünü tek başına seren.” (Yeşaya, 44:24)
Çünkü Kendisi’ne umut bağlayanlar için etkin olan tek Allah Sensin; Senden başkasını hiçbir zaman hiç kimse işitmedi, hiçbir kulak duymadı, hiçbir göz görmedi. (Yeşaya, 64:4)
Çünkü gökleri yaratan Rab, dünyayı yaratıp biçimlendiren, pekiştiren, üzerinde yaşanmasın diye değil, yaşansın diye biçimlendiren Rab -Allah O’dur- şöyle diyor: “Rab Benim, başkası yok.” (Yeşaya, 45:18)
… Ben Rab, bildirmedim mi? Benden başka Allah yok, adil  Allah ve kurtarıcı Benim. Yok Benden başkası. (Yeşaya, 45:21)
Artık anlayın ki, Ben, evet Ben O’yum, Benden başka Allah yoktur! Öldüren de, yaşatan da, yaralayan da, iyileştiren de Benim… (Yasa’nın Tekrarı, 32:39)
Böylece bileceksin ki, Allah’ımız Rab gibisi yoktur. (Mısır’dan Çıkış, 8:10)
Ya Rab. yerde ve gökte Sana benzer başka Allah yoktur. (1. Krallar, 8:23; 2. Tarihler, 6:14)
Asa, Allah’ı Rab’be, “Ya Rab, güçlünün karşısında güçsüze yardım edebilecek Senden başka kimse yoktur” diye yakardı. (2. Tarihler, 14:11)
Ben, yalnız Ben Rab’bim, Benden başka kurtarıcı yoktur. (Yeşaya, 43:11)
Ya Rab, bir benzerin yok, Senden başka Allah da yok! Bunu kendi kulaklarımızla duyduk. (1. Tarihler, 17:20; 2 Samuel, 7:22)
Kutsallıkta Rab’bin benzeri yok, evet, Senin gibisi yok, ya Rab! Allah’ımız gibi dayanak yok. (1. Samuel, 2:2)
O’nun bilgisi derin, gücü eşsizdir, kim O’na direndi de ayakta kaldı? (Eyüp, 9:4)
Sen ulusun, harikalar yaratırsın, tek Allah Sensin. (Mezmurlar, 86:10)
Övgüler sunun O’na güçlü işleri için! Övgüler sunun O’na eşsiz büyüklüğüne yaraşır biçimde! (Mezmurlar, 150:2)
Halk şöyle dua etti: “Tek Rab Sensin. Gökleri, göklerin göklerini, bütün gök cisimlerini, yeryüzünü ve içindeki herşeyi, denizleri ve içlerindeki herşeyi Sen yarattın. Hepsine Sen can verdin. Bütün gök cisimleri Sana tapınır.” (Nehemya, 9:6)
Benim için şöyle diyecekler: “Doğruluk ve güç yalnız Rab’dedir.” (Yeşaya, 45:24)
Bu olaylar Rab’bin Allah olduğunu ve O’ndan başkası olmadığını bilesiniz diye size gösterildi. (Yasa’nın Tekrarı, 4:35)
Benden başka Allah var mı? Hayır, başka güç yok; Ben bir başkasını bilmiyorum. (Yeşaya, 44:8)
Tevrat’ta Allah’ın Ezeli ve Ebedi Olması
Herşeye egemen Rab diyor ki, “İlk ve son Benim, Benden başka Allah yoktur.” (Yeşaya, 44:6)
Bunları yapıp gerçekleştiren, kuşakları başlangıçtan beri çağıran kim? Ben Rab, ilkim; sonuncularla da yine Ben olacağım.” (Yeşaya, 41:4)
Ya Rab, kutsal Allah’ım, öncesizlikten beri var olan Sen değil misin?… (Habakkuk, 1:12)
Allah’ın yaptığı herşeyin sonsuza dek süreceğini biliyorum. Ona ne bir şey eklenebilir ne de ondan bir şey çıkarılabilir.  Allah insanların Kendisi’ne saygı duymaları için bunu yapıyor. (Vaiz, 3:14)
Dağlar var olmadan, daha evreni ve dünyayı yaratmadan, öncesizlikten sonsuzluğa dek Allah Sensin. (Mezmurlar, 90:2)
Ey Allah, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır. (Mezmurlar, 45:6)
Yüce ve görkemli olan, sonsuzlukta yaşayan, adı Kutsal olan diyor ki. (Yeşaya, 57:15)
Şöyle dedi: “Allah’ın adına öncesizlikten sonsuzluğa dek övgüler olsun! Bilgelik ve güç O’na özgüdür.” (Daniel, 2:20)
O herşeyi zamanında güzel yaptı. İnsanların yüreğine sonsuzluk kavramını koydu. Yine de insan Allah’ın yaptığı işi başından sonuna dek anlayamaz. (Vaiz, 3:11)
… O yaşayan Allah’tır, sonsuza dek var olacak… Egemenliği son bulmayacak. (Daniel, 6:26)
“… Rab’be öncesizlikten sonsuza dek övgüler olsun!” (1. Tarihler, 16:6)
… Sen sonsuza dek yücesin, ya Rab. (Mezmurlar, 92:8)
Ot kurur, çiçek solar, ama Allah’ımızın sözü sonsuza dek durur. (Yeşaya, 40:8)
Tevrat’ta Allah’ın Herşeyin Yaratıcısı Olması
Başlangıçta Allah göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Allah’ın ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Allah, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. (Yaratılış, 1:1-3)
Allah, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. Ve öyle oldu. Allah gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. (Yaratılış, 1:6-7)
Allah, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu. (Yaratılış, 1:9)
Allah, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu. Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. (Yaratılış, 1:11-12)
Allah şöyle buyurdu: “Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu. Allah büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. (Yaratılış, 1:14-16)
Yeri göğü yaratan Yüce Allah Rab’bin önünde… ant içerim”. (Yaratılış, 14:22)
Allah, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu. Allah büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. (Yaratılış, 1:20-21)
Allah, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu. Allah çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. (Yaratılış, 1:24-25)
Allah, “İnsanı. yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” Allah insanı. yarattı. Böylece insan. yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. (Yaratılış, 1:26-27)
“Var mı Senin gibisi İlahlar arasında, ya Rab? Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer, harikalar yaratan var mı? (Mısır’dan Çıkış, 15:11)
Sizi yaratan, size biçim veren. Yaratıcınız O değil mi? (Yasa’nın Tekrarı, 32:6)
İşiten kulağı da, gören gözü de Rab yaratmıştır. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 20:12)
Kendisi’ni yaratan Allah‘a sırt çevirdi… (Yasa’nın Tekrarı, 32:15)
Seni yaratan Allah‘ı unuttun. (Yasa’nın Tekrarı, 32:18)
Yeri göğü yaratan Yüce Allah. (Yaratılış, 14:19)
Halkların bütün ilahları bir hiçtir, oysa gökleri yaratan Rab’dir. (1. Tarihler, 16:26)
Büyük Ayı’yı, Oryon’u, Ülker’i, Güney takımyıldızlarını yaratan O’dur. (Eyüp, 9:9)
Beni ana karnında yaratan onu da yaratmadı mı? Rahimde bize biçim veren O değil mi? (Eyüp, 31:15)
Herkesin yüreğini yaratan, yaptıkları herşeyi tartan O’dur. (Mezmurlar, 33:15)
Harikalar yaratan yalnız O’dur. (Mezmurlar, 72:18)
Yeryüzünün bütün sınırlarını Sen saptadın, yazı da kışı da yaratan Sensin. (Mezmurlar, 74:17)
Harikalar yaratan Allah Sensin. gücünü gösterdin. (Mezmurlar, 77:14)
Bizi yaratan Rab’bin önünde diz çökelim. (Mezmurlar, 95:6)
Halkların bütün ilahları bir hiçtir, oysa gökleri yaratan Rab’dir. (Mezmurlar, 96:5)
Bilin ki Rab Allah’tır. Bizi yaratan O’dur, biz de O’nunuz, O’nun halkı, otlağının koyunlarıyız. (Mezmurlar, 100:3)
Yeri göğü yaratan Rab sizleri kutsasın. (Mezmurlar, 115:15)
Yeri göğü yaratan Rab’den gelecek yardım. (Mezmurlar, 121:2)
Yeri göğü yaratan Rab’bin adı Yardımcımızdır. (Mezmurlar, 124:8)
Yeri göğü, denizi ve içindeki herşeyi yaratan. (Mezmurlar, 146:6)
Ana rahmindeki çocuğun nasıl ruh ve beden aldığını bilmediğin gibi, herşeyi yaratan Allah’ın yaptıklarını da bilemezsin. (Vaiz, 11:5)
Bilmiyor musun, duymadın mı? Ebedi Allah, Rab, bütün dünyayı yaratan, ne yorulur ne de zayıflar, O’nun bilgisi kavranamaz. (Yeşaya, 40:28)
Seni yaratan. sana biçim veren Rab şimdi şöyle diyor. (Yeşaya, 43:1)
Seni yaratan, rahimde sana biçim veren, sana yardım edecek olan Rab şöyle diyor. (Yeşaya, 44:2)
Sizi kurtaran, size rahimde biçim veren Rab diyor ki, “Herşeyi yaratan, gökleri yalnız başına geren, yeryüzünü tek başına seren.” (Yeşaya, 44:24)
Işığı biçimlendiren, karanlığı yapan, esenliği ve felaketi yaratan, bütün bunları yapan Rab Benim. (Yeşaya, 45:7)
Sizi yaratan, gökleri geren, dünyanın temellerini atan Rab’bi nasıl olur da unutursunuz?… (Yeşaya, 51:13)
Gücüyle yeryüzünü yaratan, bilgeliğiyle dünyayı kuran, aklıyla gökleri yayan Rab’dir. (Yeremya, 10:12)
Dünyayı yaratan, yerini alsın diye ona biçim veren, adı Rab olan şöyle diyor. (Yeremya 33:2)
Çünkü dağlara biçim veren, rüzgarı yaratan, düşüncelerini insana bildiren, şafağı karanlığa çeviren, dünyanın yüksek yerlerine ayak basan işte O’dur, O’nun adı Rab, Herşeye egemen Allah’tır. (Amos, 4:13)
Ülker ve Oryon takımyıldızlarını yaratan, zifiri karanlığı sabaha çeviren, gündüzü geceyle karartan, deniz sularını çağırıp yeryüzüne dökenin adı Rab’dir. (Amos, 5:8)
Denizi ve karayı yaratan göklerin Allah’ı Rab’be taparım.” (Yunus, 1:9)
Halk şöyle dua etti: “Tek Rab Sensin. Gökleri, göklerin göklerini, bütün gök cisimlerini, yeryüzünü ve içindeki herşeyi, denizleri ve içlerindeki herşeyi Sen yarattın. Hepsine Sen can verdin. Bütün gök cisimleri Sana tapınır.” (Nehemya, 9:6)
Tevrat’ta Allah’ın Herşeyi Gören, İşiten ve Bilen Olması
Oturup kalkışımı bilirsin, niyetimi uzaktan anlarsın. Gittiğim yolu, yattığım yeri inceden inceye elersin, bütün yaptıklarımdan haberin var. Daha sözü ağzıma almadan, söyleyeceğim herşeyi bilirsin, ya Rab. (Mezmurlar, 139:2-4)
Kulağı yaratan işitmez mi? Göze biçim veren görmez mi? (Mezmurlar, 94:9)
Artık büyük konuşmayın, ağzınızdan küstahça sözler çıkmasın. Çünkü Rab herşeyi bilen Allah’tır. (1. Samuel, 2:3)
Oysa Sen sıkıntı ve acı çekenleri görürsün, yardım etmek için onları izlersin; çaresizler Sana dayanır, öksüzün yardımcısı Sensin. (Mezmurlar, 10:14)
Öğütlerini, koşullarını uygularım, çünkü bütün davranışlarımı görürsün Sen. (Mezmurlar, 119:168)
Sabah sesimi duyarsın, ya Rab, her sabah Sana duamı sunar, umutla beklerim. (Mezmurlar, 5:3)
Mazlumların dileğini duyarsın, ya Rab, yüreklendirirsin onları, kulağın hep üzerlerinde;… (Mezmurlar, 10:17)
İnsanların yüreklerini yalnızca Sen bilirsin. (1. Krallar, 8:39)
Ya Rab, bütün özlemlerimi bilirsin, iniltilerim Senden gizli değil. (Mezmurlar, 38:9)
gideceğim yolu Sen bilirsin. (Mezmurlar, 142:3)
Beni tanırsın, ya Rab, beni görür, yüreğimin Seninle olduğunu bilirsin. (Yeremya, 12:3)
Dudaklarımdan çıkan her sözü bilirsin, ya Rab. O söz zaten Senin ağzındaydı. (Yeremya, 17:16)
… “Yaptığın herşeyde Allah seninle” dediler. (Yaratılış; 21:22)
“Sen, ey oğlum Süleyman, babanın Allah’ını tanı. Bütün yüreğinle ve istekle O’na kulluk et. Çünkü Rab her yüreği araştırır, her düşüncenin ardındaki amacı saptar. Eğer O’na yönelirsen, Kendisi’ni sana buldurur. Ama O’nu bırakırsan, seni sonsuza dek reddeder.” (1. Tarihler, 28:9)
“… Yanımızda kimse olmasa bile Allah tanık olacaktır.” (Yaratılış, 31:50)
Allah’tır zamanları ve mevsimleri değiştiren. Kralları tahttan indirir, tahta çıkarır. Bilgelere bilgelik, anlayışlılara bilgi verir. Derin ve gizli şeyleri ortaya çıkarır, karanlıkta neler olduğunu bilir… (Daniel, 2:21-22)
“Akılsızlığımı biliyorsun, ey Allah, suçlarım Sen’den gizli değil.” (Mezmurlar, 69:5)
Gizli yerde yaratıldığımda, yerin derinliklerinde örüldüğümde, bedenim Sen’den gizli değildi. (Mezmurlar, 139:15)
Oturup kalkışımı bilirsin, niyetimi uzaktan anlarsın… Bütün yaptıklarımdan haberin var. Daha sözü ağzıma almadan, söyleyeceğim herşeyi bilirsin, ya Rab. Beni çepeçevre kuşattın… (Mezmurlar, 139:2-5)
Allah her işi, her gizli şeyi yargılayacaktır… (Vaiz, 12:14)
Tevrat’ta Allah’ın Tek Güç ve İrade Sahibi Olması
Herşeye Gücü Yeten‘e biz ulaşamayız. Gücü yücedir. (Eyüp, 37:23)
O kimini yoksul, kimini zengin kılar. Kimini alçaltır, kimini yükseltir. (1. Samuel, 2:7)
Şöyle dedi: “Allah’ın adına öncesizlikten sonsuzluğa dek övgüler olsun! Bilgelik ve güç O’na özgüdür. O’dur zamanları ve mevsimleri değiştiren. Kralları tahttan indirir, tahta çıkarır. Bilgelere bilgelik, anlayışlılara bilgi verir. Derin ve gizli şeyleri ortaya çıkarır, karanlıkta neler olduğunu bilir.” (Daniel, 2:20-22)
Rab ona görünerek, “Ben herşeye gücü yeten Allah’ım” dedi, “Benim yolumda yürü, kusursuz ol.” (Yaratılış, 17:1)
Herşeye gücü yeten Allah seni kutsasın, verimli kılsın, soyunu çoğaltsın; soyundan halklar türesin. (Yaratılış, 28:3)
“Ben herşeye gücü yeten Allah’ım” dedi. (Yaratılış, 35:11)
Herşeye gücü yeten Allah, adamın yüreğine size karşı merhamet koysun da. (Yaratılış, 43:14)
Ama sen gayretle Allah’ı arar, Herşeye Gücü Yeten’e yalvarırsan… (Eyüp, 8:5)
Her yaratığın canı, bütün insanlığın soluğu O’nun elindedir. (Eyüp, 12:10)
Bilgelik ve güç Allah’a özgüdür, O’ndadır öğüt ve akıl. (Eyüp, 12:13)
Ancak bu serveti toplama yeteneğini size verenin Allah’ınız Rab olduğunu anımsayın… (Yasa’nın Tekrarı, 8:18)
O’nun yıktığı onarılamaz, O’nun hapsettiği kişi özgür olamaz. Suları tutarsa, kuraklık olur, salıverirse dünyayı sel götürür. Güç ve zafer O’na aittir. Karanlıkların derin sırlarını açar, ölüm gölgesini aydınlığa çıkarır. Ulusları büyütür, ulusları yok eder, ulusları genişletir, ulusları sürgün eder. (Eyüp, 12:14-16; 22-23)
Ey Egemen Rab. Gökte ve yerde Senin yaptığın Yüce işleri yapabilecek başka bir Allah yok! (Yasa’nın Tekrarı, 3:24)
O zaman Eyüp…: “Senin herşeyi yapabileceğini biliyorum, hiçbir amacına engel olunmaz.” (Eyüp, 42:1-2)
Senin gibisi yok… Sen büyüksün, adın da büyüktür gücün sayesinde. (Yeremya, 10:6)
… Dağlara biçim veren, rüzgarı yaratan, düşüncelerini insana bildiren, şafağı karanlığa çeviren… işte O’dur, O’nun Adı Rab, Herşeye Egemen Allah’tır. (Amos, 4:13)
Ülker ve Oryon takımyıldızlarını yaratan, zifiri karanlığı sabaha çeviren, gündüzü geceyle karartan, deniz sularını çağırıp yeryüzüne dökenin Adı Rab’dir. (Amos, 5:8)
Tevrat’ta Allah’ın İnsana Ruh Vermesi
Oysa insana ruh, Herşeye Gücü Yeten’in soluğu akıl verir. (Eyüp, 32:8)
… Herşeye Gücü Yeten’in soluğu (ruhu) yaşam veriyor bana. (Eyüp, 33:4)
Toprak geldiği yere dönmeden, ruh onu veren Allah’a dönmeden, seni yaratanı anımsa. (Vaiz, 12:7)
Gökleri yaratıp geren, yeryüzünü ve ürününü seren, dünyadaki insanlara soluk, orada yaşayanlara ruh veren Rab Allah diyor ki. (Yeşaya, 42:5)
Egemen Rab bu kemiklere şöyle diyor: “İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız.” (Hezekiel, 37:5)
Size kaslar verecek, üzerinizde et oluşturacağım, sizi deriyle kaplayacağım. İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. O zaman Benim Rab olduğumu anlayacaksınız. (Hezekiel, 37:6)
Ben Rab’bin ruhuyla, güçle, adalet ve cesaretle donatıldım. (Mika, 3:8)
Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim. Ruhumu içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi, buyruklarıma uyup onları uygulamanızı sağlayacağım. (Hezekiel, 36:26-27)
Tevrat’ta Allah’ın Sonsuz Adalet Sahibi Olması
“Bu yüzden, ey sağduyulu insanlar, beni dinleyin! Allah kötülük yapar mı, Herşeye Gücü Yeten haksızlık eder mi? Asla!” (Eyüp, 34:10)
Allah kesinlikle kötülük etmez, Herşeye Gücü Yeten adaleti saptırmaz. (Eyüp, 34:12)
Herşeye Gücü Yeten’e biz ulaşamayız. Gücü Yücedir, adaleti ve eşsiz doğruluğuyla kimseyi ezmez. (Eyüp, 37:23)
Rab bütün düşkünlere hak ve adalet sağlar. (Mezmurlar, 103:6)
Rab yücedir. adalet ve doğrulukla doldurur. (Yeşaya, 33:5)
Hükümdarın gözüne girmek isteyen çoktur, ama Rab’dir insana adalet sağlayan. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 29:26)
İşleri kusursuzdur, bütün yolları doğrudur. O haksızlık etmeyen, güvenilir Allah’tır. Doğru ve adildir. (Yasa’nın Tekrarı, 32:4)
Rab doğrudur!… O’nda haksızlık bulunmaz!” diye duyuracaklar. (Mezmurlar, 92:15)
“Çünkü Ben Rab adaleti severim, nefret ederim soygun ve haksızlıktan.” (Yeşaya, 61:8)
Ama Rab Kendisi’nden korkanları sonsuza dek sever, antlaşmasına uyan ve buyruklarına uymayı anımsayan soylarına (Allah’ın emirlerine uyan, sadık olanlara) adil davranır. (Mezmurlar, 103:17-18)
Yine de Rab size lütfetmeyi özlemle bekliyor, size merhamet göstermek için harekete geçiyor. Çünkü Rab adil Allah’tır. Ne mutlu O’nu özlemle bekleyenlere! (Yeşaya, 30:18)
… İşleri kusursuzdur, bütün yolları doğrudur. O haksızlık etmeyen güvenilir Allah’tır. Doğru ve adildir. (Yasa’nın Tekrarı, 32:4)
Başımıza gelen bütün olaylarda Sen hep adil davrandın, doğru olanı yaptın, bizse kötülük yaptık. (Nehemya, 9:33)
… Sevinciniz sonsuz olacak. Çünkü Ben Rab adaleti severim… (Yeşaya, 61:7-8)
Rab şöyle diyor: “Bilge kişi bilgeliğiyle, güçlü kişi gücüyle, zengin kişi zenginliğiyle övünmesin. Dünyada iyilik yapanın, adaleti, doğruluğu sağlayanın Ben Rab olduğumu anlamakla ve Beni tanımakla övünsün övünen. Çünkü Ben bunlardan hoşlanırım” diyor Rab. (Yeremya, 9:23-24)
Adaletle yargılayan, yüreği ve düşünceyi sınayan, Herşeye Egemen Rab, davamı Senin eline (takdirine, kudretine) bırakıyorum… (Yeremya, 11:20)
Ama Herşeye Egemen Rab adaletinden ötürü yüceltilecek… (Yeşaya, 5:16)
Adaletin sonsuza dek doğrudur, Yasa’n gerçektir. (Mezmurlar, 119:142)
Sevgini ve adaletini ezgilerle anacağım, Seni İlahilerle öveceğim, ya Rab. (Mezmurlar, 101:1)
Uluslara, “Rab egemenlik sürüyor” deyin. Dünya sağlam kurulmuş, sarsılmaz. O halkları adaletle yargılar… Dünyayı adaletle, halkları Kendi gerçeğiyle yönetecek. (Mezmurlar, 96:10-13)
Ya Rab, Sana sığınıyorum. Utandırma beni hiçbir zaman! Adaletinle kurtar beni! (Mezmurlar, 31:1)
Doğruluğu, adaleti sever, Rab’bin sevgisi yeryüzünü doldurur. (Mezmurlar, 33:5)
Ey adil Allah’ım! Kötülerin kötülüğü son bulsun, doğrular güvene kavuşsun… Allah adil bir yargıçtır (adaletle hüküm verendir)… (Nehemya, 7:9-11)
… Benden başka Allah yok, adil Allah ve Kurtarıcı Benim. Yok Benden başkası. (Yeşaya 45:21)
… Allah’ımız Rab yaptığı herşeyde adildir. Bizse Onun sözüne kulak vermedik. (Daniel, 9:14)
Bilge kişi kavrasın bunları, anlayan anlasın. Çünkü Rab’bin yolları adildir; bu yollarda yürür doğrular, ama başkaldıranlar bu yollarda sendeler. (Hoşea, 14:9)
Rab bütün davranışlarında adil, yaptığı bütün işlerde sevecendir. (Mezmurlar, 145:17)
Şükredeceğim Sana temiz yürekle, adil hükümlerini öğrendikçe. Kurallarını yerine getireceğim… (Mezmurlar, 119:7)
Biliyorum, ya Rab, hükümlerin adildir… Adil hükümlerini izleyeceğime ant içtim, andımı tutacağım. (Mezmurlar, 119:75, 106)
Sen adilsin, ya Rab, hükümlerin doğrudur. Buyurduğun öğütler doğru ve tam güvenilirdir… Adaletin sonsuza dek doğrudur, Yasa’n gerçektir. (Mezmurlar, 119:137-142)
Doğruluğun ulu dağlara benzer, adaletin uçsuz bucaksız enginlere. İnsanı da, hayvanı da koruyan Sensin, ya Rab. (Mezmurlar, 36:6)
Yaptığı her işte sadık ve adildir, bütün koşulları güvenilirdir; sonsuza dek sürer, sadakat ve doğrulukla yapılır. (Mezmurlar, 111:7-8)
Rab lütufkar ve adildir, sevecendir Allah’ımız. (Mezmurlar, 116:5)
Tevrat’ta Allah’ın Seven, Merhamet Sahibi ve Bağışlayan Olması
Ama Sen bağışlayıcısın. (Mezmurlar, 130:4)
Belki. kötü yolundan döner; Ben de suçlarını, günahlarını bağışlarım. (Yeremya, 36:3)
Sana karşı geldiğimiz halde, Sen acıyan, bağışlayan Allah’ımız Rab’sin. (Daniel, 9:9)
Sen iyi ve bağışlayıcısın, ya Rab, Sana yakaran herkese bol sevgi gösterirsin. (Mezmurlar, 86:5)
Yine de Allah sevecendi, suçlarını bağışlıyor, onları yok etmiyordu. (Mezmurlar, 78:38)
Söz dinlemek istemediler, aralarında yaptığın harikaları unuttular. Dikbaşlılık ettiler, eski kölelik yaşamlarına dönmek için kendilerine bir önder bularak başkaldırdılar. Ama Sen bağışlayan, iyilik yapan, acıyan. sevgisi engin Allah’sın. Onları terk etmedin. (Nehemya, 9:17)
Rab. sevgisi engindir, suçu ve isyanı bağışlar. Ancak suçluyu cezasız bırakmaz. (Çölde Sayım, 14:18)
Binlercesine sevgi gösterir, suçlarını, isyanlarını, günahlarını bağışlarım. Hiçbir suçu cezasız bırakmam. (Mısır’dan Çıkış, 34:7)
Bütün suçlarını bağışlayan, bütün hastalıklarını iyileştiren… (Mezmurlar, 103:3)
Rab da Kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır. (Mezmurlar, 103:13)
Rab sevecen ve lütfedendir. sevgisi engindir. gökler yeryüzünden ne kadar yüksekse, Kendisinden korkanlara karşı sevgisi de o kadar büyüktür. (Mezmurlar, 103:8, 11)
Rab lütufkar ve sevecendir… Sevgisi engindir. Rab herkese iyi davranır, sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar. (Mezmurlar, 145:8-9)
Ya Rab, halkları gerçekten seversin. (Yasa’nın Tekrarı, 33:3)
Rab’bi sevin, ey O’nun sadık kulları! Rab Kendisine bağlı olanları korur, büyüklenenlerin ise tümüyle hakkından gelir. (Mezmurlar, 31:23)
Sığınağım Sensin, beni sıkıntıdan korur, çevremi kurtuluş İlahileriyle kuşatırsın. (Mezmurlar, 32:7)
Korur Rab, yaşatır onu, ülkede mutlu kılar, terk etmez düşmanlarının eline. (Mezmurlar, 41:2)
Ey sizler, Rab’bi sevenler, kötülükten tiksinin. O sadık kullarının canını korur, onları kötülerin elinden kurtarır. (Mezmurlar, 97:10)
Rab lütufkar ve adildir, sevecendir Allah’ımız. Rab saf insanları korur, tükendiğim zaman beni kurtardı. (Mezmurlar, 116:5-6)
Rab her kötülükten seni korur, esirger canını. (Mezmurlar, 121:7)
Sıkıntıya düşersem, canımı korur. beni kurtarır. (Mezmurlar, 138:7)
Rab korur Kendisi’ni seven herkesi, yok eder kötülerin hepsini. (Mezmurlar, 145:20)
Rab garipleri korur, öksüze, dul kadına yardım eder, kötülerin yolunuysa saptırır. (Mezmurlar, 146:9)
Adil olanların adımlarını korur, sadık kullarının yolunu gözetir. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 2:8)
Rab iyidir, sığınaktır sıkıntı anında. Korur Kendisi’ne sığınanları. (Nahum, 1:7)
Günahlarını gizleyen başarılı olmaz, itiraf edip bırakansa merhamet bulur. (Süleyman’ın Özdeyişleri, 28:13)
Çünkü onlara merhamet eden kendilerine yol gösterecek ve onları pınarlara götürecek. (Yeşaya, 49:10)
Ey gökler, sevinçle haykırın, neşeyle coş, ey yeryüzü! Ey dağlar, sevinç çığlıklarına katılın, çünkü Rab halkını avutacak, ezilene merhamet gösterecek. (Yeşaya, 49:13)
Kötü kişi yolunu, fesatçı düşüncelerini bıraksın; Rab’be dönsün, merhamet bulur, Allah’ımıza dönsün, bol bol bağışlanır. (Yeşaya, 55:7)
Çünkü Rab kimseyi sonsuza dek geri çevirmez. Dert verse de, büyük sevgisinden ötürü yine merhamet eder. (Ağıtlar, 3:31-32)
Rab’bin sevgisi hiç tükenmez, merhameti asla son bulmaz; (Ağıtlar, 3:22)
Doğruluğu, adaleti sever, Rab’bin sevgisi yeryüzünü doldurur. (Mezmurlar, 33:5)
Rab’be şükredin, çünkü O iyidir, sevgisi sonsuzdur. (1. Tarihler, 16:34)
Oysa Sen, ya Rab, sevecen, lütfeden… sevgisi ve sadakati bol, bir (olan) Allah’sın. (Mezmurlar, 86:15)
… Ben sevecenim diyor Rab… (Yeremya, 3:12)
Rab bütün davranışlarında adil, yaptığı bütün işlerde sevecendir. Rab Kendisi’ne yakaran, içtenlikle yakaran herkese yakındır. (Mezmurlar, 145:17-18)
Bana lütufla bak, Adını sevenlere her zaman yaptığın gibi… Çok sevecensin, ya Rab, hükümlerin uyarınca koru canımı. (Mezmurlar, 119:132, 156)
Rab unutulmayacak harikalar yaptı, O sevecen ve lütfedendir. (Mezmurlar, 111:4)
Çünkü Sen doğru kişiyi kutsarsın, ya Rab, çevresini kalkan gibi lütfunla sararsın. (Mezmurlar, 5:12)
… Allah’ınız Rab sizi seviyor. (Yasa’nın Tekrarı, 23:5)
Çünkü bize beslediği sevgi büyüktür, Rab’bin sadakati sonsuza dek sürer. Rab’be övgüler sunun! (Mezmurlar, 117:2)
… Rab lütfeder, acır… Sevgisi engindir… (Yoel, 2:13)
Tevrat’ta Allah’ın Her An Her Yerde Olması
Sana güçlü ve yürekli ol demedim mi? Korkma, yılma. Çünkü Allah’ın Rab gideceğin her yerde seninle birlikte olacak. (Yeşu, 1:9)
… Gittiğim her yerde benimle birlikte olan Allah’a… (Yaratılış, 35:3)
… “İşi sürdürün. Çünkü Ben sizinle birlikteyim.” Böyle diyor Herşeye Egemen Rab. (Hagay, 2:4)
Yusuf’u yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı. Ama Yusuf zindandayken Rab onunla birlikteydi… (Yaratılış 39, 20-21)
Çünkü Rab Yusuf’la birlikteydi ve yaptığı her işte onu başarılı kılıyordu. (Yaratılış, 39:23)
… Ya Rab, Beni çepeçevre kuşattın… (Mezmurlar, 139:4-5)
… İbrahim’e, “Yaptığın herşeyde Allah seninle” dediler. (Yaratılış, 21:22)
Rab onunla birlikteydi. Yaptığı her işte başarılı oldu… (2. Krallar, 18:7)
Davut giderek güçleniyordu. Çünkü Herşeye Egemen Rab onunlaydı. (1. Tarihler, 11:9)
Samuel büyürken Rab onunla birlikteydi… (1. Samuel, 3:19)
Hakkımdaki düşüncelerin ne değerli, ey Allah, sayıları ne çok! Kum tanelerinden fazladır saymaya kalksam. Uyanıyorum, yine Seninleyim. (Mezmurlar, 139:17-18)
… Çünkü Allah’ı, her yandan onu esenlikle kuşatmıştı. (2. Tarihler, 20:30)
… Rab’bi istekle arayıp buldular. O da onları her yandan esenlikle kuşattı. (2. Tarihler, 15:15)
Rab onunla birlikte olduğundan, yaptığı her işte başarılıydı. (1. Samuel, 18:14)
Tevrat’ta Allah’ın Rızık Veren Olması
İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. (Yaratılış, 1:29)
“Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.”… (Yaratılış, 1:30)
Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum. (Yaratılış, 9:3)
Öksüzlerin, dul kadınların hakkını gözetir. Yabancıları sever, onlara yiyecek, giyecek sağlar. (Yasa’nın Tekrarı, 10:18)
Bütün canlılara yiyecek verene, sevgisi sonsuzdur; şükredin göklerin Allah’ına, sevgisi sonsuzdur. (Mezmurlar, 136:25-26)
O’dur gökleri bulutlarla kaplayan, yeryüzüne yağmur sağlayan, dağlarda ot bitiren. O yiyecek sağlar hayvanlara, bağrışan kuzgun yavrularına. (Mezmurlar, 147:8-9)
… Susadıklarında onlara su verdin. Kırk yıl onları çölde besledin. Hiç eksikleri olmadı… Güzel eşyalarla dolu evlere, kazılmış sarnıçlara, bağlara, zeytinliklere, çok sayıda meyve ağacına sahip oldular. Yediler, doydular, beslendiler ve onlara yaptığın büyük iyiliklere sevindiler. (Nehemya, 9:20-21, 25)
Rab unutulmayacak harikalar yaptı, O sevecen ve lütfedendir. Kendisi’nden korkanları besler (rızık verir)… (Mezmurlar, 111:4-5)
Tevrat’ta Allah’ın Egemenliğinin  Herşeyi Kuşatması
Gökler de, göklerin gökleri de, yeryüzü ve içindeki herşey  Allah’ınız Rab’bindir. (Yasa’nın Tekrarı, 10:14)
Allah’ımız Rab O’dur, yargıları bütün yeryüzünü kapsar. (1. Tarihler, 16:14; Mezmurlar, 105:7)
Göklere çıksam, oradasın, ölüler (cehenneme) diyarına yatak sersem, yine oradasın. Seherin kanatlarını alıp uçsam, denizin ötesine konsam, orada bile elin yol gösterir bana. (Mezmurlar, 139:8-10)
Beni çepeçevre kuşattın, Elini üzerime koydun. (Mezmurlar, 139:5)
Ya Rab, büyüklük, güç, yücelik, zafer ve görkem Senin’dir. Gökte ve yerde olan herşey Senin’dir. Egemenlik Senin’dir, ya Rab! Sen herşeyden Yücesin. Zenginlik ve onur Sen’den gelir. Herşeye egemensin. Güç ve yetki Senin elindedir. Birini yükseltmek ve güçlendirmek Senin elindedir. (1. Tarihler, 29:11-12)
O kurtarır, O yaşatır, gökte de yerde de belirtiler, hayranlık duyulacak  işler yapar. (Daniel, 6:27)
Gücüyle yeryüzünü yaratan, bilgeliğiyle dünyayı kuran, aklıyla gökleri yayan Rab’dir. (Yeremya, 10:12)
Ey Egemenimiz Rab, ne yüce Adın var yeryüzünün tümünde! Gökyüzünü görkeminle kapladın. (Mezmurlar, 8:1)
Işığı biçimlendiren, karanlığı yapan, esenliği ve felaketi yaratan, bütün bunları yapan Rab Benim. (Yeşaya, 45:7)
… Allah’ınız Rab hem yukarıda göklerde, hem de aşağıda yeryüzünde Allah’tır. (Yeşu, 2:11)
Tevrat’ta Allah’ın Her Türlü Eksiklikten Münezzeh Olması
Sığınağın çağlar boyu var olan Allah’tır, seni taşıyan O’nun yorulmaz kollarıdır. (Yasa’nın Tekrarı, 33:27)
Bilmiyor musun, duymadın mı? Ebedi Allah, Rab, bütün dünyayı yaratan, ne yorulur ne de zayıflar, O’nun bilgisi kavranamaz. (Yeşaya, 40:28)